aaa

31 Mayıs 2012 Perşembe

The Last Remnant İnceleme

Tür:JRPG
Platform:Xbox360,PC
Grafik:100/82
Ses:100/81
Oynanış:100/75
Yapım:Square Enix
GENEL:100/65


2008 yılında ilk olarak X-Box360 için çıkan oyun daha sonra 2009 yılında bilgisayar içinde satışa sunuldu.Ben oyunu bilgisayarda oynadım ve şunu baştan açıkça belirtmem gerekiyor ki bu zamana kadar oynadığım en zor ve oyun mekaniği en dandik olan oyundu.Zorluğu karakterlerimizin güç kazanmasının orantısının oyunun bir yerinden sonra iyice yoldan çıkması ve düşmanlara karşı çok aşırı zayıf kalmamızdan kaynaklanıyor.Nest of Eagles diye bir bölüm var ki evlere şenlik,bu bölüm ve devamında güçlerdeki orantısızlık iyice su yüzüne çıkıyor.Ben ki hiç hile yapmayı sevmem oyunlarda ancak bu oyun için mecburen hile yoluna başvurdumçNest of Eagles bölümü için abartısız 7-8 saat karakterlerimin levelini yükselttim ancak oyun o kadar saçma ayarlanmış ki hiç denge yok,bırak sekiz saati bir hafta dahi level kassam o yeri geçeceğimi sanmıyorum ki zaten çoğu insan oyunun zorluğundan şikayetçi durumda.

Oyun aslında oyun olmaktan çok bir anime havasında geçiyor.Ara videolar oldukça uzun ve oyun motorundada Final Fantasy oyununun motoru kullanıldığı için oyunu oynarken resmen anime izliyor gibi oluyorsunuz,ayrıca japonca dublaj ingilizce altyazı seçeneğiyle oyunu oynadığımdan dolayı gerçektende animeden farksızdı benim için.Oyunda Rush isimli karakteri yönetiyoruz.Dünyada ki dengeler remnants(kalıntılar) tarafından sağlanmaktadır.Tüm krallıklar bu remnantlar ile yönetimleri sürdürüyorlar hatta bazıları onların güçlerini dahi kullanıyorlar.Ancak bu dengeyi bozmak üzere Conquerer isimli biri çıkageliyor.Conquerer'in amacı remnantları insanların kullanımından kurtarmak ve insanlığın egemenliğini sona erdirmektir.Rush'ın kardeşi Irina ise remnantlara dair gizli bir gücü barındırıyordur ve bu nedenle kaçırılır.Rush kardeşini kurtarmak için Athlum krallığı ile anlaşma yapar ve ordaki ekiple birlikte kardeşini kurtarmaya çalışır.Konu bu şekilde başlayıp gelişiyor.

Oldukça uzun bir oynanış süresine sahip oyunda,en fazla beş gruptan oluşan takımlar halinde savaşabiliyoruz.Teker teker karakterlere komut vermek yerine komple takıma bir komut veriyorsunuz.Savaşlardan kazandığımız paralar ve yan görevler ile yeni araç-gereç alabiliyor,grubumuzun özelliklerini arttırabiliyoruz.Benim için bilgisayar oyunu olmaktan çok bir anime gibiydi.Sonuç olarak The Last Remnant oyunu bilgisayar oyunu olarak sınıfta kalmasına rağmen,içerdiği uzun ara videolar ve anime tarzı konusu ile geçer not alıyor benim gözümde.

27 Mayıs 2012 Pazar

Civilization V : Gods & Kings İnceleme

Tür:Sıratabanlı Strateji
Platform:PC
Grafik:100/80
Ses:100/87
Oynanış:100/88
Yapım:Firaxis Games - 2K Games
GENEL:100/89

Civilization adlı sıra tabanlı strateji serisinin son oyunu olan beşinci oyun 2010 yılında piyasaya sürüldü.Açıkçası daha önceki serilerini oynamadan direk bu beşinci oyunu oynayarak seriye tanıştım ve ilk başlarda oyuna alışmada zorlandım ancak daha sonra oynamayı öğrenince oldukça keyifli ve derin bir oyun olduğunu anladım.

Oyuncu sayısını ve haritayı belirlemenin yanı sıra birçok değiişik ayarlamaları yaparak kendimize bir oyun açıyoruz ve istediğimiz medeniyeti seçiyoruz.Oyunda Osmanlılarda olduğu için ben direk Osmanlıları seçtim ve oyuna başladım.Oyunun başında sadece bir şehriniz ve birde askeri biriliğiniz var ancak zamanla hem keşif yapıyor hemde sınırlarınızı genişletiyorsunuz ve yıllar geçtikçe buna uygun olarakta teknoloji ve devir değişiyor.İlk başlarda mızraklı birlikleriniz varken daha sonraları tanklara,uçaklara vs. sahip olabiliyorsunuz.Ayrıca oyun boyunca diğer medeniyetlerle diplomatik ilişkiler kurabiliyor ve ticaret yapabiliyorsunuz ya da saldırmazlık anlaşması,ortak saldırma anlaşması vs. yapabiliyorsunuz.Oyunun detayları çok fazla ve hepsinden bahsetmeye kalksam bu yazı uzar gider o yüzden belli başlı özellikleri üzerinde durmaya çalıştım.

Gods & Kings adlı ekpaketiyle birlikte oyuna yeni medeniyetler ekleniyor ve oyuna yeni bazı özellikler ekleniyor ki bunlardan en önemlisi "din" olgusu.Bu yeni ekpaketle birlikte oyunda olan birbirinden farklı dinleri bulabilirsiniz ve istediğiniz dini yayarak dünyayı kendi dininiz etrafında toplayabilirsiniz.

Sıratabanlı strateji oyunlarından belki de en başarılısı olan yapım kesinlikle bir şansı hakediyor ve bunun için zamanınızı ayırıp oyunu oynamanızı tavsiye ederim.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Kingdoms Of Amalur Reckoning İnceleme

Tür:RPG-Aksiyon
Platform:PS3,Xbox360,PC
Grafik:100/86
Ses:100/86
Oynanış:100/91
Yapım:38 Studios - Big Huge Game
GENEL:100/80

2012 yılında çıkan ve son dönemin ünlü RPG oyunları arasına girmeyi başarmış olan Kingdoms of Amalur Reckoning oyunculara çok geniş bir haritaya sahip ve oldukça fazla değişik özelliği barındıran keyifli ancak bir o kadar da zor bir oyun keyfi sunuyor.Oyun esnasında dilerseniz ana görevleri dilerseniz yan görevleri yapabiliyorsunuz ve oyun bittikten sonra dahi oldukça geniş bir haritaya sahip olan Faelands diyarında dolaşıp kalan görevleri tamamlayabiliyorsunuz.

Oyunun başında karakterimizin görünüşü ayarlayıp,isimlendiriyoruz ve hikayemiz başlıyor.Karakterimiz iki tane cüce tarafından bir yere götürülüyor ve bizde hareketsiz bir biçimde yatıyoruz ve sonra anlaşılıyorki karakterimiz ölmüş ve cücelerin yaptığı bir başka deney daha başarısız olmuş.Tıpkı diğer denekler gibi bizde ölülerin arasına atılıyoruz ancak birden karakterimize hayat geliyor ve canlanıyor ancak bir sorun var o da, karakterimizin geçmişini ve nasıl öldüğünü hatırlayamaması.Bu yüzden öncelikle üzerinde deney yapan Hugues isimli cüceyi buluyoruz ancak ani bir baskınla Tuatha'ların saldırısına uğruyoruz ve Hugues ile yollarımız ayrılıyor.Bundan sonra Tuatha'lar neden peşimizde öğrenmeye çalışırken bir yandanda geçmişimize dair ipuçları arıyoruz ve ilerde yoldaşımız olacak insanlarla tanışıyoruz.Tuatha'ların yöneticisi Gadflow ve onun tanrı olarak gördüğü ve ona hizmet ettiği Tirnoch'a karşı kendi yandaşlarımızı toplamaya başlıyoruz.Oyunun finalinde ise büyük savaş gerçekleşiyor ve en sonunda Tirnoch'la savaşarak oyunu bitiriyoruz.

En baştada belirttiğim gibi oyun oldukça zor olmuş bana göre,ancak bu zorluk belkide benim düşük level ile oyunu bitirmemden kaynaklanıyor olabilir.Ben karakterimin büyü yeteneklerini geliştirmeyi seçtim ve bu yüzden "mana" bakımından çok güçlü bir karakter oluştu ancak "health" bakımından biraz sıkıntım vardı açıkçası ve çok kolay biçimde gücüm azalabiliyordu ama zorda olsa oyunu bitirmeyi başardım.Oyunda simya ve demircilik gibi iki önemli özellik var.Özellikle simya öğrenerek kendimiz için gerekli birtakım iksirleri gerekli içerikleri toplayarak hazırlayabilme olgusu gayet güzel düşünülmüş.Oyun bir RPG oyunu olarak tanıtılsada açıkçası RPG öğeleri oldukça az ve karakterle kendinizi özleştirmeniz biraz güç bir durum ancak bu kötü yanının tam aksine dövüş mekanizması çok iyi tasarlanmış diyebilirim.Bu yüzden savaşlar oldukça keyifli ve çekişmeli geçiyor.Aldığımız kararlar oyunun gidişatına etki etmiyor bu bakımdan karakteri benimseyemiyorsunuz.Genel olarak büyük haritası,keyifli oyun mekaniği olan ancak konu bakımından çok ilginç olmayan bir oyun olarak değerlendirmek doğru olur diye düşünüyorum. Karakterim

20 Mayıs 2012 Pazar

Blood-C İnceleme

Favori Karakterlerim:Saya
Tür:Aksiyon,Gizem,Dram,Vampir,Korku
Bölüm Sayısı:12 + 1 Film
Not:10/7

2011 yılında yayınlanan Blood-C animesi kendisiyle aynı ismi paylaşan Blood+ ve Blood The Last Vampire animelerinden bağımsız bir yapım olmasına karşın tüm bu üç animeninde başrolünde oynayan kız karakterin adı Saya Kisaragi'dir.Blood serisinin daha önce bir anime filmi ve birde anime serisi vardı ve buda üçüncü serisi ancak dediğim gibi isim benzerliği dışında herhangi bir ortak noktaları yok.

Saya Kisaragi lise ikinci sınıf öğrencisi oldukça uysal hatta biraz saflığa varabilecek kadar uysal ve babasıyla yaşayan normal kız imajı çiziyor ancak bu sakin kız gece olduğunda güçlü bir yaratık avcısına dönüşüyor ve babasından aldığı kılıç ile geceleri çıkıp insanlara saldıran yaratıkları kesip,biçiyor.Animenin ilk üç bölümü nerdeyse birbirinin aynısı,ilk yarı Saya'nın sakin okul hayatı ikinci yarıda ise Saya'nın yaratık öldürmesini izliyoruz ancak daha sonra anime derinleşmeye başlıyor.Saya devamlı aklında bazı görüntüler görüyor ancak bunları tam olarak adlandırıp adını koyamıyor ve sık sık baş ağrısı çekiyor.Birde bunun üstüne konuşan bir köpek ile karşılaşıyor ve bu köpek Saya'nın aklını iyice bulandırıyor.Saya'nın etrafındaki sevdiklerinin birer birer yaratıkların kurbanı olmaya başlaması ve Saya'nın tüm bu yaratıklarla tek başına uğraşmak zorunda kalması ve tüm bunların üstüne birde geçmişini hatırlayamayıp sorgulamaya başlaması üzerine anime gerçek konusunu belli ediyor.İlk üç bölüm ne kadar can sıkıcıysa son üç bölümde tam aksine o kadar heyecanlı ve aksiyon dolu geçiyor ve son üç bölümde konu bambaşka bir hal alıyor.

Genel olarak sıkıcı başlayan anime ortalara doğru ilgi uyandırmaya başlıyor ve sonunda da tam anlamıyla zirve yapıyor.Blood-C serisi bu bölümleriyle gerçek konuyu tanıtıyor ancak finali bir filmle yapmayı düşünmüşler.Blood-C:The Last Dark filminde Saya, Tokyo'ya gelerek Fumito'nun izini sürüyor ve bu sırada Fumito'nun bazı düşmanlarıyla tanışıp onların grubuna dahil oluyor.Saya aldığı teknik destekle beraber Fumito'nun yerini buluyor ve büyük finalde Saya her şeyin sorumlusu Fumito ile yüzleşiyor.

17 Mayıs 2012 Perşembe

Blades Of Time İnceleme

Tür:Aksiyon-Macera
Platform:PS3,Xbox360,PC
Grafik:100/83
Ses:100/87
Oynanış:100/94
Yapım:Gaijin Entertainment - Konami
GENEL:100/85

2012 yılının nisan ayında piyasaya sürülen Blades of Time oyunu aslında X-Blades adlı oyunun devamı gibi gözüksede,yönlendirdiğimiz karakter dışında ilk oyunla konu bakımından herhangi bir bağı yok.Gayet seri ve hızlı bir oyun olan Blades of Time'a alışması oldukça kolay ve kısa sürede oyun kendini sevdirmeyi başarıyor.

Ayumi adlı bir hazine avcısı kızı yönlendirdiğimiz oyun,bir tür sihirli küreye dokunduktan sonra Ayumi ile ortağı Zero'nun kendilerini gizemli ve büyülü bir adada bulmalarıyla başlıyor.Ayumi adayı araştırdıkça adanın tehlikeli olduğunu ve çeşit çeşit gizemli güçlere sahip heykeller,yaratıklar vs. olduğunu keşfediyor.Zero ile farklı yerlere ışınlanmış olan Ayumi oyunun ilerleyen bölümlerinde partneriylede karşılaşıyor ve özellikle final bölümünde ortak çalışabiliyoruz.Altar denilen gizemli heykeller tarafından değişik güçler bahşedilen Ayumi oyun ilerledikçe farklı güçlere kavuşuyor ve gittikçe güçleniyor.Ayumi güçlendikçe tabi düşmanlarımızda güçleniyor ve oyun iyice zorlaşmaya başlıyor.Oyunun en güzel özelliği zamanı geri alabilmemiz ancak bu zamanı geri alma olayını Prince of Persia'da ki gibi düşünmeyin,çünkü oldukça farklı.Ayumi zamanı geri alarak birnevi kendini klonluyor ve geçmiş 30sn-1dk arası yaptıklarımızı klon Ayumi yaparken bizde yeni hareketlerimizi yapabiliyoruz bu şekilde kendinizden sayısız tane yapabilir ve düşman ordularına karşı kendi Ayumi ordunuzu kurabilirsiniz ki bazı düşmanları bu özellik olmadan yenmek mümkün değil.

Oyun başladığı yerde son buluyor ancak son için biraz kötü son diyebiliriz ve özellikle son bölümlerde Ayumi'nin gücü iyice tavan yapıyor hatta uçma özelliğine dahi sahip oluyor ve mükemmel bir son savaşla oyun son buluyor.Açıkçası oyuna başlarken çok büyük beklentilerim yoktu belkide bu yüzden oyun beni doyurdu diyebilirim.Oyun boyunca devamlı aravideolar giriyor ve oyunun atmosferinden bu sayede kopmak mümkün olmuyor,ayrıca Ayumi sesli düşündüğü içinde bol bol monolog ya da ilerleyen zamanlarda diyalog duymanız mümkün oluyor.Oyun sırf aksiyon olmaması için aralara bazı bulmacalarda sıkıştırılmış durumda ancak bu bulmacalar o kadarda zor değil bu sayede oyunun atmosferinden kopmuyorsunuz.Genel olarak iyi vakit geçirmek için tercih edilebilecek seviyede bir oyun olduğunu söyleyebilirim.

15 Mayıs 2012 Salı

Darksiders İnceleme

Tür:Aksiyon-Macera
Platform:PS3,Xbox360,PC
Grafik:100/89
Ses:100/90
Oynanış:100/91
Yapım:Vigil Games - THQ
GENEL:100/90

2010 yılında piyasaya sürülen Darksiders oyunu görünüşte birçok oyundan izler taşıyor olsada konusu ve kolay oynanış tarzıyla diğer oyunlardan kendini sıyırmayı başarıyor.Şahsen ben Darksiders'ı oynarken God of War ile Prince of Persia karışımı bir oyun oynuyormuş gibi hissettim.Şiddet bakımından God of War'a rakip bir oyun olmasının yanında içerdiği bulmacalarla da Prince of Persia'ya güçlü bir rakip olmuş.

Cennet ile Cehennem arasındaki savaş uzun zamandır devam etmektedir ve bu düzensizliği gidermek için insan ırkının anahtar rol oynayacağı düşünülmektedir.Konsey zamanı gelince kırılmak üzere 7 adet mühür ortaya çıkarmıştır.Bu 7 mühür kırıldığında gerçek kıyamet kopacaktı ancak burda işler biraz karışıyor,çünkü bu mühürler kırılmadan önce oyundaki yönlendirdiğimiz "War" çağırıldığını söylüyor ve dünyaya erken bir iniş gerçekleştiriyor.War ve diğer 3 kardeşi,bunlar mahşerin dört atlısı olarak adlandırılıyorlar ve kıyamet gününde,mühürler kırıldığında dünyaya inmek üzere görevlendirilmiş kişilerdir.Ancak War bir tür oyunun içine düşüyor ve çağırılmamasına karşın dünyaya geliyor ve sonucundada Straga adlı bir şeytana karşı savaşı kaybediyor.Tüm güçleri kendisinden alınan War, tekrar eski güçlerine kavuşabilmek ve bu yanlış anlaşılmayı düzeltebilmek adına tekrar Konsey ile işbirliği içine giriyor ve oyun başlıyor.Oyun boyunca War güçlerini teker teker geri kazanıyor ve eskiden olduğundan dahi çok güçleniyor...

"Horseman" yani atlı olarak hitap edilmesine karşın oyunun ortalarına kadar War'ın at felan sürdüğü yok ancak daha sonra atımız Ruin'e kavuşuyoruz ve gerek yolculuklarımızda gerekse savaşlarda Ruin'in çok fazla yardımı dokunuyor.Oyunu 16 saat gibi bir sürede bitirmiş olmama rağmen eğer bulmaca kısımlarında destek almasaydım hiç şüphem yok ki bu süre en az bir 5-6 saat daha uzayabilirdi.Oyunda birçok farklı savaş aleti kullanıyoruz,kullandığımız kılıcımıza özellikler ekleyebiliyoruz,ruh toplayarak daha sonra bu ruhlarla kendimize özellik alabiliyor kendimizi birnevi upgrade edebiliyoruz.Oyunda aksiyon tavan yapmış durumda ancak son bölüm olan "Eden" bölümü öncesi "The Black Throne" bölümü benim şimdiye kadar gördüğüm en zor bölümlerden biriydi,Prince of Persia'da dahil olmak üzere bu kadar zor bulmacalara rastladığım bir oyun daha yok sanırım.Portal özelliğimizi kazanınca bu bölüm iyice karışıyor açıkçası,ayrıca bu özellikle beraber ünlü oyun Portal'ı da sanki oynuyor gibi hissedebilirsiniz.En baştada dediğim gibi, Darksiders birçok oyundan özellikler barındırıyor olmasına rağmen kendine has özelliklerede sahip bir oyun,ayrıca oyunun finali gerçekten güzel düşünülmüş ve oyuncuya ikinci oyunu beklemek için güzel bir neden sunmuş.Darksiders 2 oyununun 2012'de çıkması bekleniyor.

13 Mayıs 2012 Pazar

Busou Renkin İnceleme

Favori Karakterlerim:Captain Bravo,Kazuki
Tür:Aksiyon,Komedi,Okul,Süpergüç
Bölüm Sayısı:26
Not:10/7

2006-2007 yıllarında yayınlanan ve simya konusunu işliyormuş gibi görünsede bence pek alakası olmayan, sürükleyici diyebileceğim, aksiyonu bol bir anime olan Busou Renkin, bana göre, başka bir simya ile ilgili anime olan Full Metal Alchemist'in oldukça gerisinde kalmış bir animedir.Bu iki animeyi karşılaştırmak ne kadar doğru bilmiyorum ancak ben "simya" kelimesini duyduğumda aklıma ilk gelen şeylerden biri Full Metal Alchemist'tir bu yüzden böyle bir karşılaştırma yoluna gittim.

Busou Renkin ya da türkçe adıyla Silah Simyası animesinde kakugane denilen bir tür taş sayesinde savaşçı özelliklere sahip olan bir grup homunculus (insanımsı) avcısının hikayesi anlatılıyor.Animemizin başkahramanı Kazuki adlı bir öğrencidir.Kazuki bir gece kendisini rüyasında bir canavar tarafından öldürülüyor olarak görür ancak çok zaman geçmeden anlaşılırken bu bir rüya değildir.Kazuki, Tokiko isimli savaşçıyı kurtarmak için kendi hayatını feda etmiştir ancak Tokiko, Kazuki'nin kalbine bir kakugane yerleştirerek onu hayata geri döndürmüştür.Kazuki'nin artık bir kalbi olmadığından dolayı yaşamı kakuganeye bağlı hale gelmiştir.Daha sonra Tokiko ve Kazuki, homunculuslara karşıs avaşmak için güçlerini birleştiriyorlar.Bu ilk bölümlerde Chouno isimli başka bir öğrencinin homunculus yaptığını öğreniyoruz ve Kazuki ile Tokiko, Chouno'yu durdurmaya çalışıyorlar ancak Chouno en sonunda kendinide bir homunculus yapıyor ve "kelebek" ismini takıyor kendisine çünkü kendi görüşüne göre artık tırtıl değil, onun gelişmiş ve güzelleşmiş versiyonu olmuştur yani bir kelebek.Her ne kadar Kazuki ile düşman olsada anime boyunca Kazuki'ye büyük yardımlarının dokunduğunu belirtmek gerekir.Bu giriş bölümünden sonra asıl hikaye ortaya çıkıyor ve Victor diye adlandırılan yeni bir tür özelliklerine sahip bir kişinin doğuşuna tanık oluyoruz.Victor tüm yaşam enerjisini çalarak kendisine yükleyen tam bir parazittir ve kesinlikle durdurulması gerekmektedir.Victor siyah kakugane denilen ve çok sınırlı olan bir kakuganeyi kullandığından dolayı silah simyası diğer simya savaşçılarından çok daha üst bir seviyededir.Kazuki ve Tokiko ile diğer simya savaşçılar Victor'a karşı amansız bir savaşa gireceklerdir...

Busou Renkin animesi çok güzel bir başlangıç yaparak sizi konunun içine çekiyor ve kısa sürede animeye alışıyorsunuz ancak animedeki mantık hataları azımsanmayacak bir şekilde yüksek seviyede bu yüzden bazen cansıkıcı olabiliyor.Özellikle son bölümler iyice abartının abartısı olmuş durumda ve birçok saçma duruma rastlıyorsunuz.Müziklerinden bahsetmek gerekirse, açılış parçası ritim olarak oldukça güzel ve kolayca ağzınıza dolanabilir cinsten, kapanış parçaları ise (2 tane farklı kapanışı var) orta seviye diyebilirim.Animede ana karakter/karakterler kadar yan karakterlerde önemlidir.Busou Renkin'de Kazuki'nin arkadaş grubu ve kardeşi yan karakterleri oluşturuyorlar.Kazuki'nin kardeşi Mahiro ne kadar sevilesi ve şirin bir karaktersede Okakura isimli ve anlam veremediğim bir şekilde ekranda olduğu sürenin yarısında gözlerinden ışık saçan ve devamlı sinirli tavırlar sergileyen çocuk oldukça itici bir karakter.Tüm bunların yanında belkide animenin en iyi yanı Mamoru Sakimoru yani namıdiğer "Captain Bravo" gibi bir karaktere sahip olmasıydı.Sonuç olarak izlenebilecek bir anime ancak son bölümler çok saçmaladığı için animenin kalitesini düşürdüğünü söylemem gerek.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Peach Girl İnceleme

Favori Karakterlerim:Okayasu
Tür:Romantizm
Bölüm Sayısı:25
Not:10/7
 
2005 yılında yayınlanan Peach Girl ya da bana göre "Bitch Girl" animesi açıkçası benim bu türde izlediğim ilk animeydi diyebilirim. Çok uzun zamandır bu seriyi bilmeme rağmen izleme fırsatım olmamıştı,sonunda izleyebildim. Tamamen aşk hayatı üzerine kurulmuş bir seri olması şahsen beni çoğu zaman sıktı ancak bölümler ilerledikçe, özellikle son bölümlerde, işler iyice karıştı ve serinin heyacan dozajı arttı diyebilirim.

Momo Adachi, bronz teniyle dikkat çeken ve çok iyi bir yüzücü olan güzel bir kızdır. Ortaokul zamanından beri Touji isimli bir çocuktan hoşlanmaktadır ve Touji ile Momo aynı lisedelerdir. Momo'nun Sae isminde onu devamlı kıskanan ve arkasından kuyusunu kazan baş belası bir arkadaşı vardır. Birde Okayasu isimli, sınıfındaki kızların çoğunun peşinden koştuğu yakışıklı bir çocuk vardır. Gördüğünüz gibi karakterler apaçık ortada, konusu hakkında tahminde bulunmak çok zor olmasa gerek? Momo, Touji ile yakınlaşmaya başladıktan sonra Sae onların arasına girerek, onları ayırmak için elinden geleni ardına koymuyor ve bu aşamada Okayasu hikayeye dahil oluyor. Okayasu'da Momo'dan hoşlanmaktadır ancak Sae gibi kötü niyetli duygular barındırmıyordur. Okayasu-Touji- Momo aşk üçgeninde geçen hikayede başkarakterimiz Momo'nun başına bir çok talihsiz olay geliyor ancak herbirini bir şekilde atlatmayı başarıyor.

En baştada belirttiğim gibi anime sadece aşk hayatına odaklanıyor öyle ki Momo'nun Touji,Okayasu ve Sae'den başka bir öğrenciyle konuştuğunu felan anca animenin sonlarına yaklaştığımızda görebiliyoruz yani o kadar aşk hayatına odaklanıyor. Bu yüzden anime bu tek yönlülüğü nedeniyle zaman zaman sıkıcı olabiliyor ama olaylar birbirine çok iyi bağlanıyor ve özellikle son 3-4 bölüm gerçekten çok heyecanlı bir şekilde tasarlanmış. Momo'nun animedeki hayatından bir günü özetlemek gerekirse, Momo okula gider, Touji ya da Okayasu ile takılır, Sae bir şeytanlık yapar ve daha sonra bu şeytanlık kendisine döner, Momo animenin sonuna doğru %80 ağlar ve eve gittiğinde de "Aptal Touji" ya da "Aptal Okayasu" gibi cümleler kurarak durumundan yakınır,yani öğrenci olarak bir kitap-defter açıp hoca nereleri işliyor,sınavda ne yapacaz gibi kaygılara sahip değil Momo-chan'ımız :) Animeyi tek bir cümle ile özetlemek gerekirse denilmesi gereken şudur: "Aşçı bahçivana, bahçivan şoföre, şoför uşağa sonra hepsi Momo-chan'a".