aaa

25 Ekim 2012 Perşembe

Kuroko no Basket İnceleme

 Favori Karakterlerim:Kise
Tür:Spor,Komedi,Okul
Bölüm Sayısı:25
Not:10/8

2012 yılında yayınlanan Kuroko no Basket animesi son dönemde en fazla ilgi çeken animelerden biri olmayı başardı.Slam Dunk animesinden sonra izlediğim ikinci basketbol içerikli anime olan Kuroko no Basket kendine özgü değişik bir kurgu ile yola çıkmış ve bu yüzden de geniş bir hayran kitlesi oluşturmuş durumda.

Kuroko ortaokuldayken efsane takımın bir üyesiydi ama normal bir üye değildi ona Mucizeler Jenerasyonunun hayalet üyesi diyorlardı.Teiko takımının ilk beşi ortaokuldayken önüne gelen herkesi deviriyordu ve bunu yaparken Kuroko'nun sıradışı kabiliyetinden de yararlanıyorlardı.Kuroko, maç boyunca kendini unutturabilen ve nokta paslar atabilen kendi deyimiyle bir "gölge"dir.Ona göre "Işık ne kadar güçlü olursa gölge de o kadar büyük olur".Yani Kuroko'nun oynadığı takım ne kadar iyiyse Kuroko o kadar takıma faydalı olacaktır.Ancak Kuroko'nun pas kabiliyeti dışında hiçbir özelliği yoktur; çabuk yorulur,şutları isabetsizdir,fiziği güçsüzdür ama yinede basketbol oynamayı çok sever.Animenin bir başka kahramanı Kagami ise oldukça atletik ve yetenekli bir basketbolcudur.Liseye geldiklerinde Kuroko,Kagami'nin yeteneklerini farkeder ve onunla aynı takımda olup onu en iyi basketbolcu yapmak ister.Seirin lise takımı altında Kuroko ve Kagami beraber oynayamaya başlarlar.Amaçları farklı takımlara dağılmış olan Mucizeler Jenerasyonunu yenip en iyi takım olabilmektir.

Genel olarak başarılı bulduğum animede eksik ya da rahatsız edici yönlerde yok değil.Özellikle Kuroko'nun "sumimase" yani "özür dilerim" lafını yerli yersiz çok fazla kullanması,çizimlerde karakterlerin çene altlarının gölgelendirme yapmak gayesiyle çizimin kötüleştirilmesi, Kagami'nin saçma sapan konularda bile sinirlenmesi ve her an kavga edebilecek potansiyele sahip olması, Kuroko'nun birden belirmesi ve kimsenin farketmemesi daha sonra herkesin şaşırması olayını ilk başlarda karakter tanıtımı açısından yadırgamadım ama 25 bölümlük serinin 22.bölümünde dahi buna vurgu yapılması garip olmuş,acayip abartılmış fantastiğin fantastiği diyebileceğim basketler atılması; örneğin Mucizeler Jenerasyonunun bir üyesi olan Midorima'nın sahanın her yerinden basket atabilmesi yani adam kendi potasının altından bile üçlük sokabiliyor,topu sürmeye-pas atmaya gerek yok..ee ben ne anladım o zaman bu oyundan,bu basketbolmu şimdi? Bunların dışında karakterlere değişik özellikler yüklenmesi güzel düşünülmüş.Kimi rakibinin tekniklerini kopyalayabiliyorken kimi ise o günkü burç falına bakarak nasıl oynaması gerektiğine karar veriyor.Kuroko no Basket animesi az sayıda olan basketbol animeleri içinde kendini belli edebilen,güzel bir basketbol animesi olmakla beraber benim favorim hala bu dalda Slam Dunk animesidir.Kuroko no Basket'in bu ilk sezonu diye nitelendirebileceğim bölümlerinde yaz şampiyonasında neler olduğunu izliyoruz ama gelmesi kuvvetle muhtemel ikinci sezonda kış turnuvasını izleyeceğiz ve hala oyunlarını göremediğimiz iki Mucizeler Jenerasyonu üyesinin de oyununu görebileceğiz.

13 Ekim 2012 Cumartesi

Nba 2K13 İnceleme

Tür:Spor
Platform:Xbox360,PS3,PC,PSP,Wii
Grafik:100/80
Ses:100/85
Oynanış:100/83
Yapım:2K Sports
GENEL:100/86

Nba oyunlarının rakipsiz yapımcısı 2K Sports bu senenin merakla beklenen oyunun NBA 2K13'ü piyasaya sürdü.2K11 ile yakaladığı mükemmel çıkışı 2K12 ile de sürdürmeyi başaran seri 2K13 oyunu ile daha da geliştirilmiş özellikleriyle tekrar karşımıza çıkıyor.

Oyuna ilk bakışta grafik olarak 2K12 oyunundan çok da farklı olmadığını göreceksiniz.Özellikle 2K11'den 2K12'ye geçerken grafiklerde milat denilecebilecek değişikliklere gidilmişti ve bu oyunda 2K12'nin izinden devam etmiş biçimde karşımıza çıkıyor.Şahsen ben oyuncuların küçülmesi ve renklerin daha soluklaşması ile smaç basmanın zorlaştığı bu yeni oyun tarzını benimseyemedim.Bu yüzdendir ki 2K12 oyununa çok şans vermemiştim ancak 2K11 oyununu tüm yıl boyunca sıkılmadan oynamıştım oysa ki.Ancak bir senelik basketbol arasının üstüne gelen bu oyunu tanımak ve sevmek için bu sefer fırsat buldum.Özellikle My Career modunun çok fazla öne çıktığını söyleyebilirim.Oldukça fazla yenilikle karşımıza çıkan bu modda artık takım başkanı ile birebir görüşmelerde bulunarak istersek koçun yönetim şeklinden istersekte takım arkadaşlarımızdan bahsedebileceğimiz gibi yeni oyuncu takas edilmesini ya da kendimizin takas edilmesini önerebiliyoruz.Her maç sonrası yapılan basın toplantıları ve bu şekilde birebir etkileşim olayı sayesinde gerçekten kendinizi karakterinizle özdeşleştirebiliyorsunuz.Gerçekten My Career modu üzerinde köklü değişiklikler yapılmış durumda karşımıza çıkıyor.Ancak diğer modlarda kaydadeğer aşırı bir yenilik yok.Özellikle Association modunda bazı yenilikler/geliştirmeler bekliyordum ama olmamış malesef.Oyunun grafik bakımından gelişmemesi belkide en büyük eksisi diyebilirim.Ünlü basketbolcular Wade,Lebron,Durant dahi yüz olarak hiç benzememiş,bu yüzden grafik bakımından oyunun sınıfta kaldığını söyleyebilirim.

Nba 2K oyunları her zaman güzel müziklere sahip olmuştur bu oyuında ise bir adım daha ileri giderek prodüktörlük görevini komple ABD rapçisi Jay-Z'ye devretmişler.Oyunda gerçekten güzel müzikler var ancak rap tarzı müzikten hoşlanmayanların hoşuna gideceğini sanmıyorum.Oynanabilirlik açısından ise 2K12'ye göre daha fazla gelişmiş durumda ancak benim için hala 2K11 oyunu hem oynanabilirlik hemde grafik açısından bir numara durumda.Genel olarak oyun basketbolseverleri tatmin edecek kaliteli bir yapım olmuş.Zaten 2K'dan kötü oyun çıkacağını beklemiyordunuz herhalde..?

Fifa 13 İnceleme

Tür:Spor
Platform:PC,XBox360,PS3,Vita,3DS,PSP
Grafik:100/80
Ses:100/86
Oynanış:100/84
Yapım:Electronic Arts
GENEL:100/80

Her sene olduğu gibi bu senede Fifa ve Pes oyunları merakla beklendi ve nihayet her iki oyunda raflardaki yerini aldı.Önceki çekişmelerde PES açık ara önde iken Fifa 12 oyunu ile Fifa bu farkı kapattı ve hatta kimi kesimlerce PES'e açık ara fark attı.Bu durum çoğu oyun inceleme sitesinde de apaçık belliydi ve bu sene oyunseverler Fifa'dan çok daha fazla yenilik bekliyordu.Fifa'nın geçen seneki başarısını Konami dahi kabul etmişti.Evet, artık Fifa 13 çıktı ve gelin bakalım nasıl bir oyun olmuş...

Fifa 13 yıllardır değiştirmediği klasik giriş ekranıyla tekrar karşımıza çıkıyor.Oyun modlarında bir çok yenilik olmakla birlikte eski oyunlardaki modlarda tutulmuş durumda.Oyunda İrlanda liginden tutun Kore ligine kadar birçok farklı lig bulunmakta fakat malesef yine Türkiye Ligi oyunda yok.Gerçi bu durum TFF'den kaynaklanan bir durum olduğundan Fifa'yı bu konuda eleştirmek haksızlık olur.Fifa 12 oyunuyla uzun süredir denemediğim Fifa serisine bir şans daha vermiştim ve aradan geçen onca yıla rağmen yine beni tatmin eden bir oyun olmamıştı.Fifa 13 oyunu Fifa 12 oyunu üzerine koyarak devam etmiş.Gerçek fikstürlü maçları oynamanın yanında online içerik ile tuttuğunuz kulübe destek verebiliyorsunuz.Kendi karakterinizi yaratarak isterseniz kaleci isterseniz oyuncu olarak futbol hayatınıza başlayabiliyorsunuz ve kariyeriniz boyunca olan biteni gazete manşetlerinden takip edebiliyorsunuz.Oynanış olarak ise kesinlikle bir oyun kolu ile oynamanız yararınıza olacaktır çünkü klavye ile kontrolleri uygulamak epey bir zor olmuş.Özellikle nokta paslar atmak istiyorsanız mutlaka bir oyun kolu ile oyunu oynamanız gerekiyor.Grafiklerden bahsetmek gerekirse bence Fifa 12 üzerine çok bir şey koyulmamış.Futbolcu yüzleri ve fizikleri gerçeğe uygun değil ve eğer bu konuda PES ile bir karşılaştırma yapacak olursak benim fikrimce PES açık ara liderdir.Oyundaki atmosfer ve taraftar tezahüratları gayet güzel biçimde tasarlanmış,gerçekten kendinizi maçta hissedebiliyorsunuz ve ayrıca futbol sahasıda oldukça geniş olarak boyutlandırılmış.Top kapma ve çalım atma olaylarına gelirsek Fifa 12'de ki tutum devam ediyor.Normal bir zorluk seviyesinde dahi top kapma ve çalım atmada oldukça zorlanacaksınızdır bu açıdan gerçek maçlara benzetilmeye çalışılsada bence oyunun akışını olumsuz yönde de etkileyen bir durum sözkonusu oluyor.

Diyeceğim o ki Fifa 12 oyunuyla yakaladığı çıkışı Fifa 13 ile de büyük oranda devam ettirecek gibi görünüyor.Ancak bu sefer ki ayrım geçen seneki kadar fazla olmayacak diye düşünüyorum.Çünkü bu sene her ne kadar eleştirilsede PES'de gayet güzel bir oyun piyasaya sürdü.Benim açımdan ise şahsen ben PES oyunlarını daha çok beğeniyorum ve bu senede Fifa'yı denememe rağmen çokda alışabildiğimi söyleyemem.Sonuç olarak Fifa ve PES rekabeti en çok biz oyunculara yaramaya devam edecek gibi görünüyor.

3 Ekim 2012 Çarşamba

Steins;Gate İnceleme

Favori Karakterlerim:Okabe,Suzuha
Tür:Bilimkurgu
Bölüm Sayısı:24 + 1 Special
Not:10/7
 
2011 yılında yayınlanan Steins Gate adlı anime değişik ve ilgi çekici konusuyla birçok anime izleyicisi tarafından başarılı olarak görüldü.Zaman makinesi ve geçmişe yolculuk konusunu filmlerde ya da dizilerde sık sık görürüz.Film olarak Geleceğe Dönüş serisi benim çocukluğumun en güzel film serilerinden biridir ve hala daha yeniden izleyebilirim.Zaman makinesi ve gelecek-geçmiş yolculukları konu olunca mutlaka paralel evren olayıda konuya bir şekilde dahil ediliyor ki bu da bana Lost dizisini hatırlattı.Tüm bunlara rağmen daha önce bir anime olarak zamanda yolculuk konusunu hiç izlememiştim bu açıdan Steins Gate benim için bir ilk oldu.

Steins Gate animesi Okabe Rintarou isimli,kendini "çılgın bilimadamı" olarak adlandıran,genç bir bilim adamı adayının hayatını konu alıyor.Okabe ve arkadaşları, bilgisayar uzmanı hacker Daru ile küçük bir kız olan Mayuri, beraber zamanda yolculukla ilgili bir takım deneyler yapmaktadırlar.Animenin henüz başında Makise Kurisu isimli bir kızın bıçaklanarak ölmesini ve daha sonra Okabe'nin cesedi bulmasına şahit oluyoruz.Okabe ve arkadaşları bir şekilde evlerinde olan mikrodalga fırını zamanda yolculuk yapmaya yarayan bir araç haline getirmişlerdir.Buna göre bu mikrodalga fırını kullanarak geçmişe mesaj atarak zaman çizgisini değiştirebiliyorlar ve değişik kaderler yaratabiliyorlardır.İlk bölümde Okabe'nin geçmişe mesaj göndermesi ile Makise Kurisu'nin ölümü engellenmiş oluyor ve daha sonra oda Okabe ve arkadaşlarına katılıyor.Daha sonra D-mail ismini koydukları bu geçmişe mesaj gönderme olayını abartarak herkes kendi dileklerini gerçekleştirmek için geçmişe mesaj göndermeye başlıyor ve birnevi deney yapmaya başlıyorlar.Ancak her d-mail sonrası zaman çizgisi değişmekte ve bu da daha sonra telafisi mümkün olmayacak büyük sorunlara yol açmaktadır bunu Okabe geçte olsa anlıyor.

D-mailler sonrası Alfa dünyasından Beta dünyasına geçiş yapıyorlar kendi deyimleriyle ve bu Beta dünyasında ki kaderde en sonunda SERN isimli organizasyon zaman makinesi formülünü ele geçirerek dünyayı kendine köle haline getiriyor.Ancak bunun olmasına daha vakit vardır.Gelecekten gelen John Titor bu tehlike hakkında Okabe'yi uyarıyor ve bunu engellmesi gerektiğini söylüyor.Okabe ve arkadaşlarının gönderdiği D-mailler sonrası zaman çizgisi değişiyor ve en sonunda SERN organizasyonu ani bir baskın ile Okabe ve arkadaşlarını yakalıyor ve Mayuri'yi de öldürüyorlar.Ancak bu olayın olmasından kısa bir süre önce Makise Kurisu zamanda sıçrama kavramını icat ediyor ve bu sayede Okabe zamanda geriye sıçrayarak Mayuri'nin ölümünü engelleme fırsatını yakalıyor.Ancak ne kadar denerse denesin kendileri için hazırlanan bu son hiçbir şekilde değişmiyor,her seferinde Mayuri ölüyor.Daha sonra Kurisu ile birlikte tüm D-mailleri geri alarak Alfa dünyasına geri dönebileceklerini düşünüyorlar.Okabe zamanda geri sıçramalar yaparak tüm d-mailleri geri alıyor ancak son olarak SERN organizasyonunun bilgisayarlarını hackleme aşamasına gelince operasyondan vazgeçiyor.Çünkü eğer Alfa dünyasına geri dönerlerse bu sefer Mayuri kurtulacak ancak Makise Kurisu bıçaklanarak ölecektir.Okabe ve Kurisu arasında geçen duygusal bölümden sonra Okabe Alfa dünyasına geçmeyi kabul ediyor.Bu seferde John Titor çıkageliyor ve 2036 yılından geldiğini söyleyerek 3.Dünya Savaşını birtek sen durdurabilirsin Okabe diyor.Okabe eğer ilk bölümde katıldığı konferans sırasında Kurisu'nun babasının ele geçirdiği zaman makinesi planlarını yokedebilirse 3.Dünya Savaşı çıkmayacaktır.Okabe zaman makinesi ile geçmişe gidiyor ve Kurisu'nun öldüğü zamana dönüyor ve farkediyor ki aslında Kurisu'yu öldüren yanlışlıkla da olsa kendisiymiş.Tam tüm umutları bitmişken gelecekteki Okabe'nin günümüz Okabesine gönderdiği video kaydıyla tekrar umutları yeşeriyor.Videoda Okabe kendisine "geçmişi değiştirmeden tüm dünyayı kandır" diyor.Okabe tekrar ve son kez geçmişe giderek zaman makinesinin planlarının konduğu metal topu ele geçiriyor ve bu sayede daha sonra gerçekleeşek olan uçak kazasında zaman makinesi planları yokoluyor.Kurisu'nun hayatını kurtarmak içinse kendi hayatını tehlikeye atarak,Kurisu'nun babasının kendisini bıçaklamasına izin veriyor ve daha sonra Kurisu'yu bayıltıyor.Böylece Kurisu ölü gibi gözüksede aslında yerde olan kan Okabe'nin kendi kanı oluyor ve Okabe tekrar Alfa boyutuna geri dönüyor.John Titor ise olmaması gereken zamandan silinip gidiyor.Alfa dünyasında ise Kurisu Okabe'yi tekrar buluyor ve böylece anime son buluyor.Oukoubbako no Porioma adlı special bölümde ise bu olaylardan birkaç ay sonrasını anlatıyor ve anime serisinde cevapsız kalan ufak tefek ayrıntıları ortaya çıkartıyor.

Ufak bir araştırma ile John Titor'ın gerçektende var olduğunu bulabilirsiniz.Gerçi ona inanan kesimden çok daha fazlası inanmıyor ama gerçektende buna benzer olaylar gerçek dünyamızda da yaşanmış durumda.Gerçekten de CERN diye bir kuruluş var ve John Titor'da 2036 yılından geldiğini iddia ederek forumlara mesaj göndermiş.Ancak iddia ettiği olayların çoğunun gerçekleşmediği de bir gerçek.Örneğin olimpiyatlar 2004 senesinden sonra yapılmayacak demiş,ayrıca 2010 senesinde Amerika'da iç savaş çıkacak ve bu da 2015 yılında 3.Dünya Savaşının ortaya çıkmasına önayak olacak demiş ama bu iddiaların yersiz olduğunu 2012 itibariyle rahatça söyleyebiliriz.Ama belkide başka bir zaman çizgisinde ne bileyim belki de Teta boyutunda bunlar oluyordur kim bilir (:

Bunlar dışında animede ki karakterlerin oldukça ilginç olduğunu söyleyebilirim.Mayuri,konuşma sırasında genelde konuşmasına başlamadan "duduruuuu" gibisinden ilginç bir ses çıkarıyor,başkarakter Okabe ya da kendisini çağırma biçimiyle Kyouma ya da Mayuri'nin onu çağırış biçimiyle Okarin,durup dururken telefonuyla konuşarak saçma sapan şeyler söylüyor ancak telefonun diğer ucunda onu dinleyen hiçkimse yok,Feyris isimli kızın anime boyunca her cümlesinde "nyan" demesi (japonlar kedi sesine bizdeki miyav yerine nyan diyorlar),Daru'nun ise fetişist bir sapık olması,Mayuri'nin cümle kurarken hiçbir zaman "ben" dememesi ve sadece onun kendisine Mayushii demesi, örneğin; "Mayushii bu olaya çok sevindi","Mayushii markete gidip bir şeyler aldı" vs. gibisinden saçma cümleler,ayrıca Moeka isimli karakterin dilsiz olmamasına rağmen karşısındaki kişiyle bile konuşurken ceptelefonundan mesaj yazarak konuşması gibisinden daha çoğaltabileceğim bir sürü saçmalık var.Bu yüzden bu animenin bir diğer adınıda ben koyuyorum; "Freak Show" yani "Ucube Şovu" diyebiliriz.

İlk 15 bölüm felan saçma sapan anlamsız deneyler yaptıklarını düşünebilirsiniz ve sıkılabilirsiniz ama daha sonra tüm bunların ne gibi değişikliklere yol açtığını görmek ve bu andan sonrada yapılanların birer birer geriye sarılmasını izlemek değişik bir deneyim oluşturuyor.Konusu karmaşık ve son 6-7 bölüme kadar ne olup bitiyor anlayamıyorsunuz bu açıdan sıkıcı olabiliyor ama son bölümler oldukça ilgi çekici olmuş.Açılış parçası çok güzel seçilmiş olan serinin 2012 yılında bir de filminin çıkması planlanıyor.