aaa

26 Aralık 2011 Pazartesi

X-Men İnceleme

Favori Karakterlerim:Wolverine,Storm
Tür:Aksiyon,Süper Güç,Drama
Bölüm Sayısı:12
Not:10/6

2011 yılında çıkan Marvel'in efsane serisi X-men'in anime versiyonu önceki Iron-man ve Wolverine denemeleri gibi başarısız bir yapım malesef.X-Men serisi gerek çizgiroman anlamında gerekse beyazperdede hakettiği popülerliği yakalamış ve birçok hayran edinmiş bir seri olmasına karşın bu anime serisinde gerçekten X-Men'e dair bir şeyler izlediğimi düşünmüyorum.

Şöyle ki bildiğimiz X-men grubundan en önemli iki karakter eksik olarak seri başlıyor ve bunların yerine daha sonra iki yeni karakter geliyor.Bahsettiğim karakterler Rogue ve Gambit tabiki,bu iki karakterde X-Men serilerinin vazgeçilmez karakterleridir oysa.Konusundan bahsetmek gerekirse,Japonya'daki mutantlar esrarengiz bir biçimde kayboluyorlardır ve Hisako isimli küçük bir kızda kaybolmuştur ve kendisinden haber alınamıyordur.Prf.Xavier durumu araştırmak üzere 4 kişilik X-Men grubunu tekrar biraraya toplar ve Japonya'ya gönderir.Basit bir görev olarak başlayan hikaye daha sonra U-Men ve Inner Circle adlı gruplarında ortaya çıkmasıyla karmaşık bir yapı halini alır.Emma Frost isimli mutant Inner Circle grubundan ayrılarak X-Men'e katılmıştır ve artık eski patronuna karşıdır.Cyclops ise animenin hemen başında tanık olduğumuz trajediyi üzerinden atmak için kendi iç çatışması yaşıyordur ki bu durum Inner Circle lideri Mastermind'ın en büyük kozudur.Mutantların ikinci bir evrimle deyim yerindeyse canavara dönüşmelerini incelemeye başlayan Henry,bu gizemi çözmek üzere Hisaki isimli bayanla tanışır ve Hisaki ile Prf.Xavier'in gizli geçmişleri açığa çıkar...

Anime boyunca Magneto,Juggernaut gibi karakterleri görmeyi bekledim çünkü bitiş videolarında bunlar ve daha pek çok karakter gösteriliyordu ama malesef animede bu karakterler yok.Müziklerini genel olarak başarılı bulduğumu söyleyebilirim,özellikle açılış müziği akılda kalıcı bir müzik (bu yüzden bugün final sınavımda aklımda bu müzik çalarak soruları çözdüm,sorun yok ama çok iyi geçti:).Animenin çizimlerine gelecek olursam tam bir facia diyebilirim.Wolverine,kendi animesindeki haliyle uzaktan yakından alakası olmayan bir karakter olmuş.Beast,tamam mavidir,hayvandır ama orangutanda değildir yani,bildiğin orangutan suratı yapılmış ve hiç güzel bir karakter modellemesi değil.Storm,normalde beyaz gözleri,soğuk tavırları ile tanınıp bilinen Storm'u resmen lolita kız yapmışlar,ayrıca seslendiricisi(seiyuu) de bu lolita kız kavramını tamamlayan bir sese sahip,Storm bu kadar güzel bir kız değildi halbuki ama itirazım yok:)Jean Grey,Xavier idare eder diyebilirim.En başarılı bulduğum çizim ise kesinlikle Cyclops.Acayip karizma ve çizgiromandaki haline yakın çizilmiş.

25 Aralık 2011 Pazar

ANKET SONUÇLARI (POLL RESULTS)

xxxHolic İnceleme

Favori Karakterlerim:Doumeki,Watanuki,Yuuko
Tür:Komedi,Gizem,Dram,Süpergüç,Psikolojik
Bölüm Sayısı:24 + 13 + 1 Film + 2 OAV + 2 OAV
Not:10/7


2006 yılında yayınlanan Clamp'ın ünlü serisi xxxHolic'i ilginç olaylar ve mistik atmosferiyle izleyicinin beğenisini sunulmuş bir yapım olmasına karşılık içinde birçok değişik duygu ve öğeyide barındırmasıyla tek kelimeyle sıradışı bir anime olarak tanımlayabiliriz.

"19 yaşında olmaktan nefret ediyorum..."Watanuki Kimihiro küçük yaşta ailesini kaybetmiş,çok saf ve temiz yürekli bir gençtir.Onu yaşıtlarından ayıran özelliği ise dünyadan olmayan bazı varlıkları görebilmesidir,yani kendisi ruhları görebilmektedir.Görebilmekle kalmayıp bu ruhları kendine çekmektedir ve bu yüzden de oldukça rahatsız bir yaşantısı vardır taa ki Yuuko Ichihara isimli gizemli bayanla karşılaşana kadar.Yuuko,Watanuki'ye onun dileğini gerçekleştirebileceğini, ama bunun karşılığında bir geri ödeme alacağını söyler.Watanuki ruhlardan kurtulmayı ister,dileği gerçekleştirilir ama karşılığında Yuuko'ya hizmet etmek zorundadır.Watanuki,Doumeki ve Himawari adında iki iyi arkadaşı vardır.Doumeki'nin gücü Watanuki'nin aksine ruhları defetmektir ancak o ruhları görememektedir.Anime boyunca ilginç,sıradışı,komik olaylar içerisinde kahramanlarımızın maceralarını izliyoruz.

Filmi ise Yuuko'nun dükkanına gelen bir başka müşterinin kendi evine anahtarı olmasına rağmen girememesini söylemesi ve eve girme dileğinin gerçekleştirilmesini istemesiyle başlıyor.Yuuko kendisine gelen gizemli mektupla bir tür açık arttırmaya davet ediliyor ve yanına Watanuki ile Doumeki'yi de alarak istenilen yere gidiyor.Burda karakterlerimizi yine gizemli bir takım olaylar bekliyor ve finalde de koleksiyoncu denen kişiyle ilgi çekici bir kapışma gerçekleşiyor.

Anime bölümleri birbirinden alakasız olmakla beraber kalite bakımından da çok farklılık gösteriyorlar,öyle ki bazı bölümler oldukça ilgi çekiciyken bazı bölümleride sırf izlemiş olmak için izleyebiliyorsunuz.Kaliteli bölüm sayısını anime geneline yayabilselerdi çok daha yüksek bir puan alabilirdi benden.Ayrıca animede bazı sinir bozucu durumlarda mevcut,bunlardan kısaca bahsetmek gerekirse;Watanuki'nin Doumeki'den nefret ettiği (Çünkü hoşlandığı kız Doumeki'ye de yakındır) çok rahat bir biçimde görülürken anime boyunca özellikle Himawari-chan'ın 250 kez "Doumeki ve Watanuki çok iyi anlaşıyorsunuz,öyle değil mi?" lafını duymaktan bıktım.Maru ve Moro isimli ruhları olmayan Yuuko'nun dükkanında bulunan iki papağanın sürekli birbirlerinin söylediklerini tekrar etmeleri,Yuuko ve Mokona'nın her bölüm 5-6 dakika boyunca sake ve yiyecek muhabbetleri ile Watanuki'ye eziyet etmeleri,Watanuki'nin de bunlara karşı devamlı bir muhalefet durumunda olması ve her bölüm 2-3 dakikada Watanuki'nin söylenmesini dinlemek ve son olarak Mokona'nın uyuz sesi beni animeden zaman zaman soğuttu ama sonuç olarak yinede izlenebilir bir anime olarak görüyorum.
                                                                  xxxHOLIC KEI İNCELEME

2008 yılında yayınlanan xxxHolic Kei animesi ilk serinin bıraktığı yerden devam ediyor.Genel olarak işlenilen konu ve olaylar bakımından ilk seriden pek farklı olmayan animede bazı yeni karakterler ortaya çıkmakla beraber bazı karakterler hakkında bilmediğimiz önemli bazı özellikler öğreniyoruz,özellikle de Himawari hakkında.

Watanuki hala Yuuko ile yaptığı anlaşmanın sonuçlarına katlanmaktadır ve tazminatını ödemeye devam etmektedir,hergün ev işleri ile uğraşıp,Yuuko ve doymak bilmeyen Mokono'yu doyurmaktadır.Watanuki her ne kadar Doumeki ile anlaşamıyor olsada bu bölümler boyuncada aslında Doumeki'nin onun herzaman iyiliğini istediği ve aslında aynı şekilde Watanuki'nin de onu düşündüğü açıkça anlaşılıyor.Yuuko,Watanuki'ye Himawari'den uzak durması gerektiğini çünkü onun kendisine uygun olmadığını söylemesine rağmen Watanuki ısrarla buna karşı çıkıyor ancak bunun sonucunda bazı kötü sonuçlara katlanmak durumunda kalıyor.Ayrıca animede önemli bazı yeni karakterlerde var.Bunlardan ilki Watanuki'nin rüyalarına girmeye başlayan ve Doumeki'nin dedesi olan Haruka ve bir diğeride ruhları görme yetisine sahip olan Kohane isimli kız karakter.

İlk seriye kıyasla üzerine fazla bir şey koyduğunu söyleyemeyeceğim bu ikinci sezonda da yine ilginç ve gizemli olaylar olmakta ve Watanuki kendini tüm bu olayların ortasında bulmaktadır.Ne çok iyi ne de çok kötü olarak nitelendirebilirim tam anlamıyla orta seviye bir anime olarak görüyorum xxxHolic'i ve bu durum ikinci sezonda da devam etmiş.

xxxHolic Shunmuki adı altında iki bölümden oluşan ova serisinde ise Watanuki,Haruka'nın istediği nesneleri toplayabilmek için Doumeki ile araştırmaya koyulur ve bu süreç içerisinde yine başına esrarengiz olaylar gelir.

xxxHolic Rou isimli yayınlanan son ova'sı ile beraber birnevi final yapmıştır diyebiliriz.Ova'da 10 yıl sonrası anlatılmaktadır ve Watanuki'nin kişiliğinde büyük bir değişim gözlemlenmektedir.Ayrıca karakterlerimizin 10 yıl sonra nerede olacaklarını görmekle beraber,kimin kimle evlendiğinin de cevabını buluyoruz.Tabi bunların hepsinden önemlisi ova'nın hemen başında çok önemli bir olayın yaşanması ve bu olayın Watanuki'yi derinden etkilemesi gösteriliyor.

16 Aralık 2011 Cuma

Ga-Rei Zero İnceleme

Favori Karakterlerim:Kiri Nikaidou
Tür:Aksiyon,Süper Güç,Gerilim
Bölüm Sayısı:12
Not:10/8

2008 yılında yayınlanan Ga-Rei Zero adlı anime aksiyon dozajı yüksek,sürükleyici bir anime.Özellikle ilk iki bölümde ne oluyor ne bitiyor anlamadan doğranan insanlar,kılıçlar,silahlar vs. görüyorsunuz ve haliyle doğal olarak hiçbir şey anlamıyorsunuz.Yani şahsen benim için durum böyle gelişti.Sonradan anladım ki ilk iki bölüm aslında 12 bölümlük serinin 10.bölümünden alıntıymış...

Yani siz animeyi izlemeye 3.bölümden başlarsanız kronolojik olarak hikayeyi takip edebilirsiniz aksi takdirde zaten ilk 2 bölümden pek bir şey anlamanız mümkün değil.Bu benim aklıma hemen Berserk'i getirdi,çünkü Berserk animesinde de aslında ilk bölüm son bölümdür.Herneyse konusundan bahsedeyim biraz.Animemiz üçüncü bölümden itibaren başlıyor ve bir grup özel insanın ruhsal varlıkları görebilme ayrıcılığına sahip olmaları nedeniyle bunlara karşı savaşmak için Japonya Savunma Bakanlığına bağlı olarak teşkilatlanması ve bu teşkilatta geçen olayları izliyoruz.Kagura ve Yomi bu teşkilat aracılığıyla tanışmışlar ve birbirlerini kızkardeş olarak görmeye başlamışlar,kardeş gibi sevmişlerdir.Bu özel insanların bazı ruhsal varlıklara da hükmettiğini söylemem gerek.Ancak en büyük kutsal varlık olarak Ga-Rei Byakkuei görülüyor ve bu varlık Tsuchimiya ailesinde kuşaktan kuşağa miras olarak geçiyor.Bu nedenle Kagura varis durumunda.Animede son 3-4 bölüme kadar kategorilerle sınıflandırılmış ruhsal varlıklara karşı savaşlarını izliyoruz teşkilatımızın,bu kategoriler genellikle D seviyesi olmakla beraber en fazla B seviyesini görüyoruz.Son bölümlerde ortaya çıkan Kazuhiro Mitogawa karakteri tüm dengeleri altüst ediyor.Ölüm Taşı diye adlandırdığı özel bir nesne ile ölüme meydan okuyan bu karakter,Yomi'yi yenerek hastanelik ediyor.Daha sonra Ölüm Taşı'nın gücüyle onu iyileştirsede Yomi artık iradesini kaybediyor ve avcı durumundayken av durumuna düşüyor.Animenin her bölüm açılışında sorduğu bir soru var.Aslında bu soru Kagura'ya Yomi hakkında sorulan bir soru."Sevdiğin birini onu sevdiğin için öldürebilirmisin?"

Anime serisi malesef gerçek bir sonla bitmiyor bu nedenle direk mangası hakkında bilgi toplama uğraşı içine girdim ve öğrendim ki mangası bitmiş durumda,animenin ismindeki "zero" dan da anlayacağımız üzere bu anime serisi manganın öncesini anlatıyor ve bize mangayı okumamız için zemin hazırlıyor.Okunacaklar listesi arasına aldım bu seriyi,artık gerisi nasip kısmet (:

11 Aralık 2011 Pazar

Mortal Kombat 9 İnceleme

Tür:Dövüş
Platform:PS3,X-Box360
Grafik:100/94
Ses:100/85
Oynanış:100/?
Yapım:NetherRealm Studios
GENEL:100/?


Playstation 3 sahibi olmadığımdan dolayı bu oyunun oynanışı hakkında herhangi bir bilgi veremeyeceğim çünkü hiç oynamadım ancak aravideolarını ve hikaye modunun tamamını izlemiş biri olarak konusu hakkında biraz bahsetmek istiyorum.Öncelikle belirtmeliyim ki,filmlerini defalarca izlemiş,oyunlarını defalarca oynamış biri olarak ben Mortal Kombat hayranıyım.Bu çıkan son oyunununda PC'ye çıkmaması beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattı.O kadar zaman gerek dergilerden gerek internet sitelerinden takip ettiğim oyun sadece PS3 ve X-Box360 platformlarına çıkınca yıkıldım desem yeridir (:

Mortal Kombat'ın birbirinden başarılı 2 filmi olmasına karşın neden 3.filminin çekilmediğini anlamış olmamakla beraber şu sıralar internette hayranlarının yaptığı kısa metrajlı bir filmde dolaşmakta.Ancak benim asıl ilgilendiğim durum bu oyunun aravideoları ve konusuydu,oynanıştan ziyade.Çünkü tüm Mortal Kombat karakterleri bu oyunda olacaktı ve birde hikaye modu olacaktı.Sonuçta oyunu oynayamasamda hikaye modunu afiyetle izlemiş bulunmaktayım.Hikayemiz Shao Kahn'ın Raiden'ı deyim yerindeyse yerden yere vurmasıyla başlıyor,ağzını burnunu kırıyor.Ancak daha sonra tüm bu gördüklerimizin Raiden'ın geleceği görmesi olduğunu anlıyoruz.Shang Tsung tarafından düzenlenen Mortal Kombat turnuvasına Raiden sağ kolu Liu-Kang'i sokuyor ve dünyayı temsil ediyor.Shao Kahn,dünyayı elegeçirmek istediğinden ve bunu önlemenin tek yolununda Mortal Kombat turnuvasını kazanmaktan geçtiğini bilen Raiden,Liu Kang'le beraber yandaş topluyor ve daha sonra Sonya,Johnny Cage,Jax,Kitana vs. gibi bildiğimiz karakterlerde bizim tarafımıza katılıyorlar.Liu Kang iki kez Mortal Kombat turnuvasını kazanıyor,birincisini Shang Tsung'ı yenerek ikincisinide Shao Kahn'ı yenerek kazanmasına rağmen Shao Kahn dünyayı ele geçirmek için istilaya başlıyor.Raiden bu durum üzerine (sözde) tanrılarına danışıyor ancak tanrılar bu olaya karışmıyorlar.Raiden tüm olumsuzluklara rağmen Shao Kahn'ın dünyaya gelemeyeceğini gelirsede tanrılar tarafından cezalandırılacağını düşünüyor hatta bu yüzden Liu-Kang'le tartışıyorlar ve kelimenin tam anlamıyla Liu-Kang "sakata" geliyor.Raiden yıldırım tanrısı olduğundan dolayı istemeyerekte olsa Liu-Kang'i çarpıyor ve öldürüyor.Shao Kahn daha sonra dünyaya ayak basıp Raiden'ı yerden yere vuruyor.En sonunda tanrıların keyfi yerine geliyor ve Shao Kahn'ı yokediyorlar böylece esas oğlanımız Liu-Kang sakata gelerek ölmüş oluyor ama dünya tekrar güvende oluyor.

Sonuç olarak hikaye modunun çokta güzel olduğunu söyleyemem.Özellikle müzikler konusunda çok eksik olduğunu açıkça söyleyebilirim.Bir türlü Mortal Kombat atmosferine giremiyorsunuz,ayrıca seslendirmeleride pek beğenmedim.Ancak grafiklere diyecek hiçbir sözüm yok.Grafikler harika olmuş.Ekstra içerik ile oyuna daha sonradan Elm Sokağı Kabusu'nun Freddy'si ve God of War oyununun kahramanı Kratos'un eklenmesi çok güzel düşünülmüş.

Worms Reloaded İnceleme

Tür:Strateji
Platform:PC
Grafik:100/40
Ses:100/95
Oynanış:100/94
Yapım:Team 17
GENEL:100/90

Worms serisinin son oyunu olan Worms Reloaded 2010 yılında piyasaya sürüldü.Worms serisi grafik namına bir şey içermesede içerdiği yükse dozda eğlence sebebiyle büyük bir hayran kitlesine sahip olmuş bir oyun serisidir ki bunu sonuna kadar hakediyor.Şahsen ben şimdiye kadar Worms Armageddon ve Worms World Party oyunlarını oynadım ve çok beğendim.Bu çıkan son oyun Reloaded'da önceki oyunlarından pek farklı olmasada ufak tefek eklemelerle yine aynı şekilde worms efsanesini devam ettiren başarılı bir yapım olmuş.1995 yılından beri süregelen Worms oyunları belli bir konu ya da görsel bakımdan harika efekt ya da grafik içermesede çoğu oyunsever tarafından bilinen ve oynanan bir yapımdır ki bu da onun başarısını gösteriyor zaten.Worms Reloaded oyununda 35 bölümlük bir "Campaign" modu hazırlanmış.Öncelikle 4 tane solucandan oluşan takımımızı kuruyoruz ve isimlerini koyup,mezar taşlarını,şapkalarını,kıyafetlerini vs. belirliyoruz solucanlarımızın ve daha sonra bu oluşturduğumuz takımla beraber bölümleri oynamaya başlıyoruz.İlk bölümler gayet basit olmasına karşın ilerleyen bölümler oldukça zor.Ayrıca bazı bulmaca bölümleride içeriyor Reloaded oyunu,şöyleki elimizdeki kısıtlı cephane ile çıkış portalına ulaşmaya çalışıyoruz ya da kısıtlı zamanda jetpack ya da ona benzer araçlarla yine çıkış portalına ulaşmaya çalışıyoruz.Ben 35 bölümün 30 bölümünü felan bitirdim,ama oyun aşırı zor gelince baktım oyundan keyif almak yerine daha fazla strese giriyorum bıraktım oynamayı.Özellikle multiplayer olarak oynanırsa çok daha fazla keyifli olabilir çünkü sonuçta karşınızdaki yapay zeka olunca sizden daha az akıllı olup,özellikle bomba fırlatma gibi becerileride sizden kat kat iyi olunca oyun dengeleri biraz şaşabiliyor.

Lamune İnceleme

Favori Karakterlerim:Suzuka
Tür:Romantizm,Drama
Bölüm Sayısı:12 + 5 SPECIALS
Not:10/4


2005 yılına ait Lamune animesi tamamen günlük hayatta karşılaşabileceğimiz olaylardan kurulmuş,normal hatta fazla normal olan bir animedir ki bu durum bu aşırı normallik yüzünden izlerken benim canımı epey bi sıkmıştır.

Konusundan bahsetmek gerekirse gayet normal.Diyeceksiniz nedir bu normal,normal anlatta biraz bilgi sahibi olalım...Tamam anlatayım...Nanami ve Kenji çok küçük yaşlarda tanışmışlar ve evlerininde karşılıklı olması sebebiyle tüm günlerini beraber geçirip büyümüşlerdir ancaaaak bu büyüme Kenji açısından -çok olmasada- normal bir büyüme olsada yani hem beyin hem de fiziki açıdan gelişen Kenji'nin aksine Nanami adlı kız karakterimiz fiziki anlamda büyümesine rağmen beyin anlamında pek bir gelişme gösterememiştir.Eşşek kadar adam olmuş olan Kenji'ye hala Ken-chan diye hitap etmektedir ki o kulak tırmalayan uyuz sesi hala kulaklarımda.Anlayacağınız üzere Nanami aptal bir kızdır.Böyle aptal karakterlere hiç tahammülüm yok birde aptal olan karakter kız olursa 2 kat daha sinir oluyorum ama neyse biraz kişisel görüşlerimi bir kenarı bırakıp konudan bahsedeyim.Kenji ve Nanami beraber büyüyüp tüm günlerini beraber geçirmişlerdir ve küçük bir kasabada yaşıyorlardır.Bölümlerin çoğu okula gidiş-geliş ya da Nanami'nin çiftliğine gidiş-geliş olarak yolda geçen konuşmalardan geçiyor,yani epeeey bir normal yaşantı izliyoruz.Birde Kenji'nin külüstür bir motorsikleti var onu tamir etmeye çalışıyor birkaç bölümde burdan gidiyor.Dikkat ederseniz konunun içeriğine dair adam gibi bişey söyleyemedim çünkü yok.Böyle aşırı normal bir yaşantıyı izliyoruz ve Nanami'nin gerzekliğine katlanıyoruz.Yine kaptırdım kendimi galiba...

Animenin 12 bölümden oluşması Allah'ın bir lütfu olsa gerek.Bu 12 bölümüde yatmadan önce sırf uykum gelsin diye açıp izledim ve bu konuda gayetde etkili olduğunu söyleyebilirim.Biraz fazla eleştirdim belki ama benim seyir zevkime nerdeyse hiç hitap etmediğini söyleyebilirim.5 bölümden oluşan özel bölümlerse 12 bölümün özeti gibi bir şey,yani ekstradan farklı bir konu mevcut değil ve zaten bu bölümler beş dakikayı geçmiyor.Normal bir yaşantı izlemek isterseniz buyrun izleyin.

5 Aralık 2011 Pazartesi

Assassin's Creed: Revelations İnceleme

Tür:Aksiyon-Macera,Gizlilik
Platform:PC,PS3,XBox360 
Grafik:100/89
Ses:100/88 
Oynanış:100/93
Yapım:Ubisoft
GENEL:100/93

Assassin’s Creed serisi kısa zamanda çok büyük bir ilgi gördü ve inanılmaz satış rakamlarıyla beraber tüm oyun dünyasında ismini duyurdu ve birçok hayran elde etmeyi başardı.Ubisoft’da elinden geldiğince bu kumaşı işlemeye çalışıyor ve deli gibi Assassin’s Creed oyunu çıkarmaya devam ediyor.Serinin son oyunu Revelations’un biz Türkler içinde ayrı bir önemi var çünkü bu sefer hikaye 1500’lü yılların İstanbul’unda geçiyor.


Ezio Auditore da Firenze...İtalyan bir suikastçi ve hayatını suikastçiler tapınakçılar arasındaki savaşta geçirmiş ve artık 50’li yaşlarına gelmiş,kısmen yorgun bir savaşçı görünümünde karşımıza çıkıyor Assassin’s Creed Revelations’da.Ezio, kendisine ait olan Apple of Eden’i sakladıktan sonra tekrar Altair’in izinden giderek yeni elmalar ve yeni sorunlarla karşılaşıyor.Altair’in miras olarak bıraktığı 5 farklı  anahtar ile her şeyin başladığı yer olan Masyaf’ta gizli mahzene girebileceğini öğrenen Ezio’nun yolu anahtarları bulmak üzere İstanbul’a düşüyor.Yalnız 1500’lü yıllar olmasına rağmen şehirin adı hala Constantinople olarak belirtilmiş ve sadece yerel insanlar arasında İstanbul adı da kullanılıyor denilmiş,bu biraz sinir bozucu bir durum.Ayrıca oyunun birsürü dilde (isveç dilinden lehçeye,ispanyolcadan fransızcaya vs.)  oluşturulmasına rağmen konunun geçtiği Osmanlı’da yani günümüz Türkiye’sinin dili yani türkçemizin olmaması çok büyük bir eksik.Oyunda zaman zaman türkçe kelimeler duyabiliyoruz ancak bu seslendirmelerde yabancılar tarafından yapılmış sanırım ve biz Türkler için böyle eksik,komik telafuzlar duymak hiçte hoş değil.(Çoğunluk adına konuştum belki ama ülkemizde türkçeye çok fazla önem veren kesimin olduğunu bilerek bunu söylüyorum)Yani şahsen ben “kardeshim,arkadashim vs” saçma yazılar ve sözler duymaktan epey bi rahatsız oldum.En azından birkaç Türkle anlaşılıp adam gibi seslendirme yapılabilirdi diye düşünüyorum.Neyse konuya dönecek olursak,İstanbul’daki osmanlıların çoğu suikastçi ve bu yüzden bizim tarafımızdalar,tapınakçılar ise bizanslılar oluyor ve onlara karşı mücadele veriyoruz ama oyunun gerekli kısımlarında bazen osmanlılarıda öldürmek zorunda kalabiliyoruz.Sokaklarda dolaşırken “Dünyanın dört bir yanından gelen mallar bunlar...Zeyneeeep,gel kızım buraya...vs.” gibi türkçe seslerde duymak benim açımdan güzel bir deneyim oldu.Ezio,Altair’in izinden giderek bıraktığı anahtarları bulmakla meşgulken Desmond ise şok edici Assassin’s Creed Brotherhood finalinden sonra kendisini Deney 16 ile birlikte animusun içinde sıkışmış olarak buluyor ve burdan kurtulmaya çalışıyor.Ezio bulduğu her anahtarla birlikte Altair hakkında bilgi sahibi oluyor ve ona olan saygısı her anahtarla birlikte artıyor.Altair’le de oynama şansı buluyoruz ve onun hayatında da neler olduğunu öğrenebiliyoruz.Al-Muallim’in ölümünden sonra Abbas tarafından halka karşı ihanetçi olarak ilan edilen Altair,Masyaf’ta zor günler geçiriyor.Eski bir tapınakçı olan Maria ile evlenip iki çocuğu oluyor ancak birini suikastçiler öldürüyor,bunun hesabını sormak üzere yeni lider Abbas’ın yanına gittiğinde ise birde karısı Maria’yı kaybediyor ve sürgün ediliyor.Ancak Altair hiçbir zaman suikastçileri bırakmıyor ve geri dönüşüyle birlikte suikastçiler ikiye ayrılıyor,Abbas yandaşları ve Altair yandaşları.Altair artık 60’lı yaşlarının sonunda yaşlı bir adam olmasına rağmen genç suikastçilerinde desteğiyle tekrar lider oluyor ve Abbas’ı öldürüyor.Daha sonrada yeni nesillere ışık tutmak amacıyla masyaf anahtarlarını yapıp Marco’ya gömdürüyor ve 90’lı yaşlarına geldiğinde artık iyice yorgun düşüyor ve tek oğulunu Masyaf’tan gönderip,sahip olduğu Apple of Eden’i saklayıp,geniş kütüphanesinde elinde son masyaf anahtarı ile birlikte bir sandalyeye oturuyor ve orda ölümü bekliyor.Yıllar sonra Ezio anahtarları toplayıp Masyaf’a geliyor ve Altair’in iskeletiyle karşılaşıyor ve tabiki son anahtarıda buluyor.Altair’in mirası Apple of Eden’i bulan Ezio,elmayı almıyor ve suikastçiliği bırakıyor.Burda daha önce “Daha Önce Gelenler” den duyduğu ismi “Desmond” söylüyor  ve ona hitaben konuşuyor ve bu savaşı onun bitireceğini ima ediyor.Kendiside aşık olduğu İtalyan kız Sofia ile beraber suikastçilikten ayrılıyor.Desmond animusta kısılmış durumdayken bu ilk nesil insanları yine beliriyor ve Desmond’la konuşup dünyalarının nasıl yokolduğunu anlatıyorlar.Desmond kendine geliyor ve etrafında Lucia hariç eski takım arkadaşları ve babasını buluyor.Babası arabanın arka kapısını açıyor ve ilk nesilin bahsettiği yerde kendini bulan Desmond direk “Ne yapacağımı biliyorum” gibisinden bir laf ediyor ve oyun sonlanıyor.


Görüldüğü üzere oyun yine büyük bir soru işaretiyle bitiyor ve sorulara cevap olmaktan çok yepyeni sorular üretmekten başka bir şey yapmıyor.Oyunun oynanışından bahsetmek gerekirse,”Hook Blade” özelliği güzel olmuş diyebilirim.Hook Blade sayesinden binadan binaya hızlı bir şekilde kayarak geçebiliyoruz ve uzaktaki binalara rahatça zıplayabiliyoruz.Dövüş sistemi gene aynı şekilde ancak bu oyunda ekstra olarak birde bomba yapımı öne çıkmış ancak şahsen ben pek ilgilenmedim,bana suikastçi bıçağım yetiyor çünkü.Birde oyunun başında ki videoda Ezio’nun Masyafta iken öldürülmek üzere olduğu sırada yan tarafına bakıp Altair’in silüetini görmesi felan mükemmel olmuş.Bu iki karakter birbirlerini tanımamalarına rağmen yinede aralarında bir bağ var ve bu oyuna çok güzel aktarılmış.Bundan sonra sıradaki oyunumuz Assassin’s Creed 3 olacak ve 2012’de 21 Aralık’tan önce çıkması planlanıyormuş malum dünyanın sonu gelebilirmişmiş ya (:

Tekken Blood Vengeance İnceleme

Favori Karakterlerim:Xiaoyu,Nina
Tür:Aksiyon,Dövüş
Bölüm Sayısı:1 Film
Not:10/7


Tekken Blood Vengeance pekte başarılı olmayan bir Tekken animesi deneyiminden sonra Tekken için ikinci girişim olarak izleyicilere bu sefer bir başka anime filmi olarak sunuluyor.Tekken 6 hariç tüm Tekken serisini severek oynadığımı ve benimde favorimin birçok Tekken oyuncusu gibi Tekken 3 olduğunu söyleyerek incelemeye başlamak istiyorum.

Tekken’in konusu takipçilerinin bildiği üzere mishima şirketleri üzerinde haksahibi olmaya çalışan üç kuşak arasında geçiyor.Dede Heihachi Mishima,oğul Kazuya Mishima ve torun Jin Kazama.Heihachi “kaçık ihtiyar” nasıl olurun tam olarak karşılığı.Kazuya ve Jin’e “devil gene” yani şeytan genlerini koyarak sıradışı deneyler yapmış ve sadece gücü arzulayan bir deli.Tekken Turnuvası düzenleyerek kendi gücünü sınamak ve yeni dövüşçülerle karşılaşmakta hobisi diyebiliriz,gerçi bu anime filminde herhangi bir Tekken turnuvası  sözkonusu değil.Kazuya Mishima ise babası Heihachi’den ölümüne nefret  eden bir piskopat.Heihachi,Kazuya’ya aşıladığı şeytan geninin etkisini göstermesi üzerine ondan korkarak gen daha etkin hale geçmeden onu uçurumdan aşağı bırakarak ölüme terketmiştir ama Kazuya ölmemiş ve büyük bir intikam duygusuyla geri dönmüştür,artık tek amacı Heihachi’yi öldürmektir.Bu anlattığım durumda animede sözkonusu değil ama bu hikayeleri bilmeden filmi izlemeninde pek bir anlamı olmayacağından kısa kısa bahsediyorum.Jin’de aynı şekil,kendi neslinden nefret eden ve bu lanetli kanı  temizlemek için and içmiş olan genç bir dövüşçü.Kendi ailesinden o kadar nefret ediyor ki onların dövüş stilinden farklı bir dövüş stilini öğrenmek  için çabalıyor ve başarıyor.Söylemem gerekir ki Jin Kazama tüm Tekken serisinde olmamasına rağmen Tekken serisinin başkarakteridir.Ne Kazuya ne Heihachi,hiçbiri Jin’le boy ölçüşecek durumda değiller.Neyse filme dönecek olursak,aslında filmde doğru düzgün belirli bir konu yok gibi.Heihachi’nin gaddar deneylerine maruz kalan bir grup lise öğrencisi ölür ancak aralarından sadece Shin isimli biri sağ kalır ve onun  ölümsüz olduğuna inanılır.Birbirlerinden ölesiye nefret eden Nina ve Anna Williams’ın klasik dövüş sahneleriyle film başlıyor.Anna Kazuya için,Nina ise Jin için çalışıyor.Anna daha sonra Xiaoyu’yu kendi taraflarına katılmak zorunda bırakır.Xiaoyu,Shin’in okuluna transfer olur ve onunla ilgili bilgi toplamaya başlar ki bu konuda yalnız değildir.Alisa’da onun gibi Shin’le ilgileniyordur.Mishimaların amaçları Shin’i ele geçirerek ölümsüzlük hakkında bilgi sahibi olabilmektir ancak bu durum üç kuşağı birkez daha karşı karşıya getirecektir...

Tekken oyunlarındaki videolar herzaman hoşuma gitmiştir ve karakterlerin hikayesini kişiliklerini öğrenmek için itinayla her karakterle oyunu bitirirdim.Ama bu sefer bu videolar birleştirilmiş ve bir film olarak sunulmuş biçimde karşımıza çıkıyor.Çizim kalitesi Final Fantasy tarzında gayet güzel olmuş.Konu olarak çok tatminkar olduğunu söylemek hernekadar güç olsada yine de Tekken serisi hayranlarının izlemesi gerektiğini düşünüyorum.