aaa

22 Kasım 2011 Salı

Rozen Maiden İnceleme

Favori Karakterlerim:Shinku,Suiseiseki
Tür:Macera,Doğaüstü Güçler,Drama,Komedi
Bölüm Sayısı:12 + 12 + 2 OAV + 1 SPECIAL
Not:10/6

2004 yılında gösterime giren Rozen Maiden adlı anime alışılagelmişin dışında bir hikaye sunuyor izleyicilere.Kısa bir seri olmasına rağmen animenin ve karakterlerin sıcaklığı sayesinde kısa sürede animeye alışıyorsunuz.

Hikayesinden bahsedecek olursak,Rozen isimli bir oyuncak bebek yapımcısının yaptığı bebekler ve bu bebekler arasında "Alice" olma mücadelesini anlatıyor.Rozen yapımı bu bebekler yapımcılarını "baba" olarak adlandırıyorlar ve onunla tekrar buluşabilmek için en iyi bebek olmaya çalışıyorlar ve bunun içinde bebekler kendi aralarında düellolar düzenliyorlar ve bu düelloların genel ismide "Alice Oyunu" olarak konulmuş durumda.Alice mükemmel bebeği temsil ediyor.Hikayemizin anakarakteri Jun,okuldan ayrılmış sorunlu bir gençtir ve ablası Nori ile beraber yaşamaktadır.Tüm gün tek yaptığı online sitelerden alışverişte bulunmak ve gelen malları denedikten sonra iade ederek parasını geri almaktır,bunu eğlenceli bulmaktadır.Ancak birgün hiç ummadığı bir şeyle karşılaşır.Rutin alışverişine devam eden Jun sıradışı bir eşyayla karşılaşır.Tahta bavulu açan Jun karşısında gerçek gibi görünen bir oyuncak bebek bulur ve bu bebeğin hareket edip konuşmasıyla,şaşkınlığı birkat daha artar.Daha ne olduğunu kavrayamadan Jun,Shinku adlı bu bebeğin hem medyumu hemde hizmetkarı oluvermiştir bile.Bundan sonra ev bebekten geçilmez bir hal alıyor.Daha sonra eve gelen bebeklerle her akşam çay partileri ve kun-kun adlı tv dizisini izlemek bu garip topluluğun garip hobisi oluyor.Tabi birde kötü karakter lazım,sağolsun Suigintou adlı bebekte bu eksiğimizi gideriyor ve bu şekilde bir anime ortaya çıkıyor.

Serinin özellikle müzikleri hoşuma gitti ancak bahsettiğim müzikler açılış veya kapanış müziği değil,seri içinde çalan müzikler gayet hoş ve animeye uyumlu mistik bir hava katıyor.Jun karakteri hernekadar kıl,Nori karakteride iyi kalpli ama saf -ya da vazgeçtim aptal diyeceğim-,ve diğer bebeklerin hepside boş karakterler olsada animede anlamadığım bir şekilde sıcak bir hava sözkonusu,çay içmeler,oyunlar vs. aile ortamı oluşturuyor resmen.Kısa seri olması artı bir durum olsada bu 12 bölümle hikaye sonlanmıyor ve bu serinin ilk sezonu olarak adlandırılıyor.

ROZEN MAIDEN TRAUMEND  ve OUVERTÜRE

Animenin ikinci sezonunda da aynı olaylar devam ediyor.Çay partileri çok daha sık yapılır hale geliyor ki bu zaman zaman izleyiciyi bayabilir.Bu ikinci sezonda Shinku'dan soğuduğumu,Jun'dan ise iyice nefret ettiğimi açıkça söyleyebilirim.

İkinci sezonda animeye yeni bazı karakterler katılıyor ve bir kişide animeye geri dönüyor.Geri dönen kişinin kim olduğu zaten yandaki resimden net bir şekilde anlaşılıyor ama asıl sorun nasıl geri döndüğü?Animede bu sorunun yanıtı verilmiyor,bunun için ayrı bir ova serisi hazırlanılmış diye düşünerek Rozen Maiden Ouvertüre serisini izleyebilirsiniz ancak bu seride malesef tam anlamıyla nasıl döndüğüne yanıt vermiyor.Sırası gelmişken söyleyeyim, Ouvertüre adlı ova serisinde kısaca 2 bölüm halinde Suigintou'nun geçmişine yolculuk ediyoruz ediyoruz ve Shinku ile yaşadıklarına tanık oluyoruz.Overtüre serisi Rozen Maiden sezonlarından çok daha etkileyici bir yapım ve bu yüzden bu ova serisi benim favorim.Ancak birinci ve ikinci sezon arasında çok bir fark olmayan Rozen Maiden serisi ikinci sezonda kendini tekrarlamış ve seriyi gereksiz yere uzatmış izlenimini oluşturdu bende.

İkinci sezonda animeye katılan karakterler Kanaria ve Barasuishou.Özellikle Barasuishou karakterinin seriye katılması animeyi hareketlendiren bir etken olmuş.Ha birde unutmadan tavşan kardeş karakteri de bu seride animeye katılıyor.Bu tavşanın ne iş olduğunu animeyi izleyerek anlamak mümkün değil ki bu durum bizi otomatikman mangaya yönlendiriyor.Ayrıca serinin sonunda resmen reset atılıyor animeye ki bu durum benim en nefret ettiğim durumdur.Yani o kadar bölüm izliyoruz,olaylar vs. oluyor ama son bölümle bunların hiçbiri olmamış varsayılıyor.Resmen izleyici aptal konumuna sokuluyor ve bu anime serisi sırf manga serisine talep olsun,manga serisi okunsun diye oluşturulmuş bir anime serisi,işte bu yüzden de notum oldukça kıt oldu.Aslında daha yüksek bir not alabilirdi ancak final bölümü ve sıkıcı çay mevzusundan dolayı notunu kırdım.Ünlü Alice oyunu en sonunda-nihayet başlamak üzere,bizim cepheden bazı kayıplar olmuş,herkes tehlikede ve Shinku'nun Jun'a söylediği şeye bakın "Jun,çay istiyorum." İzlerken bu lafın üstüne benim tepkimde aynen şu şekilde oldu "Hay senin çayına!"

Special olarakta PS2 oyunuyla birlikte verilen ve Shinku'nun anime serisi boyunca tüm bölümlerini kaçırmadan izlediği köpek dedektif Kun-kun'un bir bölümünü izleme fırsatını yakalıyoruz.Açıkçası dandik bir çocuk yapımı olsada,seslendirme olarak felan başarılı buldum ben bu özel bölümü,konusuda 7 dakikalık kısa bir bölüm için yapılabilecek en iyi konuydu heralde ama dediğim gibi tam çocuk işi,izlediğim serinin incik cıncık neyi var neyi yoksa izlemem gerektiğini düşündüğüm için izlediğim bir bölümdü ama pişman değilim (:

21 Kasım 2011 Pazartesi

Wolverine İnceleme

Favori Karakterlerim:Wolverine
Tür:Aksiyon,Süper Güc
Bölüm Sayısı:12
Not:10/6

Marvel'in bir başka başarısız anime girişimi olan Wolverine serisi 2011 yılında gösterime girdi.Ama keşke girmeseydi.Ben X-Men,Spider-man,Batman,Superman vs. kahramanların cizgiromanlarını okuyarak büyüdüm ve Wolverine'den hic bu kadar haz etmeyeceğim aklıma gelmemişti.Bu anime serisi kesinlikle Wolverine'i olduğundan cok farklı bir şekilde gösteriyor.

Animenin konusu o kadar basitki klasik bir türk filmi malkacoğlu,tarkan vs. filmi izliyormuş gibi hissediyorsunuz.Daha ilk bölümden konu acıkca belirleniyor ve ilerleyen bölümlerde konu hic gelişmiyor desem yeridir.Konu şu:Wolverine'nin manitası iş ortaklığı kurmak icin bir işadamı tarafından kacırılır,Wolverine'de kızı kurtarmak icin kötü adamları öldürür.İşin garip yani,kızın babasıda Wolverine'e karşı ve kızını bu iş adamıyla evlendirmek istiyor.Kız deseniz,kızın ağzı var dili yok,gık cıkarmıyor 3-5 bölümde bir 30 saniyelik felan bir karede "Logan..." diyor.Wolverine'in sevgilisi Mariko'nun babasının öldürdüğü bir ailenin kızı olan Yukio'da Wolverine'e yardımcı oluyor ve Matrix filminden fırlama sahnelere şahit oluyoruz.Son bölümlerde belki 100'e yakın taramalı silahlı adam öldürüyorlar ve kurşunlardan biride isabet etmiyor be kardeşim bizimkilere...Hadi Wolverine kendini iyileştiriyor diyelim,diğer kızın numarası ne? Zeyna'dan cakma bir silah kullanıyor ama kılına zarar gelmiyor o kadar ateş arasında.

Spoiler vermek istemem ama yani Wolverine etrafındaki herkes ölüyor desem yeridir.Birde kücümsenemeyecek boyutta mantık hataları mevcut seride.Wolverine penceleri sayesinde kurşunları felan celebilirken,finalde dandirik bir şırıngayı celemiyor ve bir de kendisinin 2 belki de 3 katı büyüklükteki robotu savurabilirken 60 yaşındaki adamı ittiremiyor.Bunlar aklıma gelen birkac sacmalık sadece ama animeyi izlerken bol bol bunlara benzer absürd durumla karşılaşabilirsiniz.Müzikler deseniz sırf gaz verme amaclı yapılmıs ve benim hic hoşuma gitmedi.Son olarak bu kadar zamandır Wolverine'i tanırız ama hicbir seride bu kadar "Logan" diye cağırıldığını görmedim.Utanmasalar bakkala bile Logan dedirtcekler.Aslında normalde Wolverine'in gercek ismini bilen sayısı cok azdır.Serinin belki de tek olumlu yanı Omega Red karakterinin olmasıydı.Cünkü Omega Red ve Wolverine gercekten iki ezeli düşmanlardır,orjinal cizgi roman serisinde.X-Men Animation serisinde gercek Wolverine'in nasıl bir kişilik olduğunu anlayabilirsiniz ama bu seri daha cok Cüneyt Arkın filmlerini anımsattı bana.

17 Kasım 2011 Perşembe

Baccano! İnceleme

Favori Karakterlerim:Ennis,Miria,Firo,Rachel
Tür:Aksiyon,Fantastik
Bölüm Sayısı:13 + 3 SPECIALS
Not:10/6


Baccano! ve Durarara!! bu iki anime serisinde de ortak bir şey dikkatinizi çektimi? "!" işareti her iki seride de var ve bu işaret bu iki serininde aynı kişiler tarafından yapıldığının ufakta olsa bir göstergesi olsa gerek.Baccano! Durarara!!'dan önceki seridir ancak birbirleriyle alakaları olmamasına rağmen konunun gelişmesi ve anlatım açısından birbirlerine çok benziyorlar.2007 yılında gösterime giren Baccano!'dan biraz bahsedeyim size...

Öncelikle konu üç farklı seneye yayılmış durumda ve bu üç sene içindeki olayları kesik kesik izliyoruz.1930,1931 ve 1932 yıllarının Amerika'sını gözler önüne seren serinin kökeni aslında taa 1711 yılına kadar uzanıyor.1711 yılında bir grup simyacı ölümsüzlüğü elde etmek için iblisle bir anlaşmaya varıyorlar ve ölümsüzlük iksirini içiyorlar.Anlaşmaya göre ölümsüz olmalarına rağmen sadece bu kişiler birbirlerini öldürebilme gücüne sahip olacaklardır ancak bu bilindik bir ölüm değildir.Bir ölümsüz diğer ölümsüzün başını sağ eliyle kavrar ve onu "yemeyi" düşünürse onu gerçekten de içine çekecek ve onun sahip olduğu tüm bilgi birikimine sahip olacaktır.Ölümsüzler bu kuralı öğrendikten sonra gerçekten bir ölümsüz olabilmek adına birbirlerini yemeyi arzu etmeye başlıyorlar.Hikayemiz 200 yıl sonrasını anlatıyor ve bu ölümsüzlerin yollarının bir kez daha kesiştiğine şahit oluyoruz.Seride belli bir başkarakter yok,bakış açınıza göre istediğiniz kişiyi anakarakter yapabilirsiniz.

Animenin ilk 5-6 bölümünden açıkçası hiçbir şey anlamadım desem yeridir.Çünkü benim üstte anlattığım olay ve her şeyin kökenini anlatan bölüm serinin sonlarına doğru gösteriliyor.Bu üç yıl arasında geçen seri bir bölüm içinde defalarca bu üç yıl arasında seyehat ediyor ve şahsen benim izlerken kafam allak bullak oldu.Kim nedir,necidir,nasıl görünüyor,kimi tanıyor vs. gibi soruları kafamda cevaplandıramadım ancak serinin son 2 bölümü özellikle tavan yapıyor diyebilirim.Daha sonraki özel bölümlerde hikayeyi bir adım öteye taşıyor ve seri boyunca anlatılan tren yolculuğundan sonra olan olayları gözler önüne seriyor.

14 Kasım 2011 Pazartesi

Tokyo Magnitude 8.0 İnceleme

Favori Karakterlerim:Mari,Mirai
Tür:Drama
Bölüm Sayısı:11
Not:10/10

2009 yılında gösterime giren Tokyo Magnitude animesi,Tokyo'da 8.0 şiddetinde bir deprem olması durumunda ne gibi bir ortamın oluşacağını gözler önüne seriyor ve bize animeyi küçük iki kardeşin açısından izletiyor.Japonya ve Türkiye'nin ortak kaderi depremi işlemesi zaten bir Türk olarak en başta dikkatimi çekti.Çünkü deprem gerçeğine hiçte uzak biri değilim depremi yaşamış biri olarak.Animeye başlamadan önce ne olabileceğini azçok tahmin ediyordum ama gelişen olaylar ve atmosfer hiçte beklediğim gibi çıkmadı...Bu sefer beklentimin çok çok üstünde çıktı!

Deprem gibi bir konuyu bu kadar güzel işleyip,insan ruhuna bu kadar güzel hitap eden bir anime,bayılarak izlediğimiz amerikan yapımı birçok dizi ve filme taş çıkaracak bir konu ve işleniş,bunların hepsi Tokyo Magnitude 8.0'da buluşuyor.Animemizin kahramanı Mirai adında ortaokula giden küçük bir kız.Mirai,daha çok küçük yaşta olmasına rağmen hayattan bıkmış,usanmış ve hiçbir şeyden mutlu olmayan,sorunlu bir kız portresi çiziyor.Annesi ve babasının sürekli işleriyle meşgul olması ve kendisininde devamlı küçük kardeşi Yuuki'den sorumlu olması vs. gibi durumlar Mirai'yi sıkan durumlardan bazıları ama genel anlamda hiçbir şeyden hoşnut olmayan bir kız oalrak tanımlarsak yanlış olmaz heralde.Bir gün küçük kardeşi Yuuki'nin isteği üzerine yeni açılan robot sergisine istemeden de olsa küçük kardeşiyle beraber gitmeye karar veren Mirai ve küçük kardeşi Yuuki aynı zamanda annelerinin yaklaşan doğum günü için hediye almak içinde yola koyulurlar.Gerçi bu hediye konusunda Mirai kardeşi Yuuki kadar hevesli değildir ama yinede beraber hediye bakarlar.Sergi sonrası Yuuki tuvalete gitmesi gerektiğini söyleyerek Mirai'den ayrılır,Mirai'de binadan dışarı çıkıp onu beklemeye başlar.Mirai'nin aklından geçen karamsar düşünceler ona nispet yaparcasına gerçek olur.Mirai aklından "Hayat birkaç saniyeliğine dursa" gibisinden bir düşünce geçirirken çok şiddetli bir deprem olmaya başlar.Deprem durduğunda heryer enkaz haline gelmiştir ve Mirai küçük kardeşi Yuuki'nin ismini ağlayarak haykırıyordur...

Üstteki paragrafta animenin bir diğer önemli karakteri Mari Kusakabe'den hiç bahsetmedim çünkü onu tanıtarak konuyu iyice açıp izleme şevkinizi kırmak istemedim.Sadece birinci bölümden tanıtıcı bir özet geçmeye çalıştım.Zaten kısa olan serinin ilerki bölümlerinden bilgi verip seyir zevkinizi bozmak istemedim.

Tokyo Magnitude 8.0 benim şu ana kadar izlediğim animeler arasında en özgün animedir diyebilirim.Bu özgünlük karakterlerin ruh hallerinin ve davranışlarının izleyiciye aktarılmasından geliyor.Karakterler size öyle güzel tanıtılıyor ki bu kısa seride dahi sanki onları gerçekten de tanıyormuşsunuz hissi uyandırıyor anime izleyicide.Benim gibi notu kıt bir analizciden bile bu kısa ama etkileyici seri,"başyapıt" ünvanını hakkıyla kazanmayı başardı.İnsanlık duygularının mükemmel bir biçimde işlendiği ve izlerken gerçek insanlığı görebileceğiniz üstdüzey bir anime Tokyo Magnitude 8.0.Özellikle son bölümleri izlerken yanınızda bir mendil bulundurmanız yararınıza olacaktır diye düşünüyorum zira kendinizi sıkmazsanız ve gerçekten konuya kendinizi dahil edebilirseniz,gözyaşlarınız büyük olasılıkla akacaktır.

13 Kasım 2011 Pazar

Iron-Man İnceleme

Favori Karakterlerim:Tony Stark
Tür:Aksiyon,Mecha,Drama
Bölüm Sayısı:12
Not:10/6


Iron-Man aslında amerikan bir süperkahramandır yani marvel'in ünlü süperkahramanıdır ilgililerin bildiği üzere.Ama marvel değişik bir projeye girişerek madhouse studios ile anlaşarak Iron-man'in animesini çıkarmaya karar vermiş.2010 yılında gösterime giren bu kısa seri şahsen beni çok etkileyemedi.

Iron-Man bana herzaman karizmatik gelmiştir,görünüş olarak olsun,gücü olsun her zaman etkilemiştir beni taa ki bu animeyi izleyene kadar...

Beni bildiğim Iron-man gayet güçlü kolay kolay altedilemeyen bir kahramandı ama animede oldukça güçsüz gösterilmiş bence.Herneyse konusundan bahsedelim biraz.Iron-man diğer marvel kahramanlarının aksine kimliğini saklamayan ve dünyaçapında tanınan biri aslında,Tony Stark.Anime olduğundan dolayı olay Japonya'da geçiyor.Amerikan işadamı Tony Stark Japonya'ya gelerek büyük bir yatırım gerçekleştiriyor.
Ancak burda hiç tahmin edemeyeceği olaylar başına geliyor.Tony Stark yeni bir Iron-man prototipi geliştiriyor ve isminide Iron-man Dio olarak koyuyor ancak bu prototip daha sonra şeytani bir kuruluş olan Zodiac'ın eline geçiyor.Iron-man Dio'ya karşı üstünlük sağlayamayan kahramanımız Iron-man Dio'yu yöneten kişiyi görünce şok oluyor çünkü bu kişi,beraber yaşam mücadelesi verdiği ve onun uğruna hayatını feda ettiğini düşündüğü Yinsen'dir.Yinsen,Tony'nin silah üretmesini istememiş ve Tony'de bu sözünü tutmuştur ancak yıllar sonra tekrar karşılaştığı eski dostu bu sefer ona karşı,Zodiac isimli örgütle ortak çalışmaktadır...

Serinin çizimlerine kalitesine diyecek hiçbir sözüm yok,gayet başarılı ancak müzikler konusunda çok eksik kaldıklarını rahatça söyleyebilirim.Birde animede çok gereksiz konuşma sahneleri bulunmakta ve bazen çok abartılıyor öyleki saçma bir hale dönüşebiliyor konu.Bence Marvel hiç bu anime işine kalkışmamalıydı,gerçi Iron-man animation serisinide izleyen biri olarak söyleyebilirim ki ikisini karşılaştırırsak animesi kat kat daha başarılıdır ama yinede genel anlamda vasatı geçemeyen bir yapım olarak görüyorum.

8 Kasım 2011 Salı

Digimon Tamers İnceleme


Favori Karakterlerim:Takato,Culumon
Tür:Macera,Aksiyon
Bölüm Sayısı:51
Not:10/7


Üçüncü Digimon serisi olan Digimon Tamers 2001 yılında gösterime girdi ve kendisinden önceki diğer iki seriden bambaşka bir yol izledi.Karakterler baştan sona değişmiş,konu biraz daha genişletilmiş olarak karşımıza çıkan bu digimon seriside önceki seriler gibi sürükleyici bir içeriğe sahip.

Bu sefer başkarakterlerin sayısı biraz azaltılmış durumda.Bu seride üç tane anakarakterimiz var ancak zamanla bu sayı artıyor.Takato,Lee ve Ruki adlı üç 5.sınıf öğrencisinin ortak özellikleri herbirinin kendilerine özel birer digimonu ve birer digivicelarının olmasıdır.Ancak önceki serilerden farklı olarka bu sefer digimonlar gerçek dünyadalardır ve serinin ortalarına kadar digimon savaşları gerçek dünyada gerçekleşiyor.Yine serinin ortalarına kadar belli bir konusu olmayan animede digimonlarımız en nihayetinde "perfect" seviyeye kadar geliştiklerinde asıl konu yavaş yavaş ortaya çıkıyor.Digimon dünyasını yöneten dört tanrı digimona tapan ve bu tanrı digimonlar tarafından yaratılan "Deva" lakaplı digimonlar,insanlarla işbirliği içinde çalışan ve başkahramanlarımızın digimonları olan Renamon,Guilmon ve Terriermon'u yoketmek istiyorlar ancak tabiki bu öyle kolay bir olay değil.Digimon dünyasında digimonların hepsi evrim yeteneklerini kaybetmiş durumdalar ve daha sonra anlaşılıyorki digimonların evrim geçirmesini sağlayan da aslında bir digimon ve ismide Culumon.Culumon'da gerçek dünyada bulunduğundan dolayı Devalar onu kaçırarak tekrar dijital dünyaya getirmeye çalışıyorlar ve bunu ilerleyen bölümlerde başarıyorlar ve seri 20 küsürlü bölümlerde dijital dünyadan devam ediyor.Önceki serilerden farklı olarak bu sefer "ultimate" seviyesine gelişirken digimon ve eğiticisi tamamen birleşiyorlar ve bir varlık haline dönüşüyorlar.Kahramanlarımızın amacı Culumon'u tekrar gerçek dünyaya getirmek olsada dijital dünyada yaşadıkları olaylar onları bambaşka maceralara savuruyor ve en önemliside hem dijital hem de gerçek dünyayı silmek için programlanmış bir programa karşı verdikleri amansız savaş ve yaşadıkları unutulmaz macera.

Yepyeni karakterlerle karşımıza çıkan bu seri önceki serilerdeki sıcaklık ortamını tam olarak yakalayamasada yinede bu yeni karakterler izleyiciye gayet güzel bir biçimde tanıtılıyor ve kısa sürede animeye alışıyorsunuz.Açıkçası animeye başlarken yeni karakterler olduğunu bildiğimden dolayı şüphelerim vardı ancak kısa sürede bu şüphelerim gitti ve bir anda kendimi konunun içinde buldum.Önceki seriler gibi ilk başlarda basit evrimler ve savaşlar gerçekleşirken,ilerleyen bölümlerde daha ciddi ve heyecanlı savaşlar oluyor.Müziklerinden söz etmek gerekirse, önceki serilerin müziklerine benzer hoş müzikler içeriyor seri ve tabiki açılış ve kapanış parçaları ilk iki seride olduğu gibi çok başarılı olmuş.