Tür:Sıra Tabanlı Strateji
Platform:PC
Grafik:100/85
Ses:100/85
Oynanış:100/85
Yapım:The Creative Assembly
GENEL:100/89
2011 yılında çıkan Shogun 2 oyununa ek paket olarak çıkarılan Fall of The Samurai oyunu 2012 yılında piyasaya sürüldü.Oyunun bir çok DLC'si olmakla beraber yeni bir campaign modu sunan birde Rise of The Samurai isimli oyunu var.Total War serisinin çıkarılan son oyunu günümüzde Total War serilerinin hangi seviyede olduğunu gösteren bir yapım niteliğinde karşımıza çıkıyor.
Oyunda 1500'lü yılların ve 1800'lü yılların Japonya'sını oynama şansı buluyoruz.Japonya'da ki iç savaş döneminde bir klan seçerek savaşa başlıyoruz.Amacımız Kyoto'yu ele geçirerek Shogunluğu devralmak ve bunun için yenmemiz gereken birçok klan var.Oyunda dilersek bu klanlarla dostane ilişkiler kurarak ilerleyebiliriz dilersekte tam bir savaş lordu olabiliriz.Oyun boyunca klanımızın reisinin çocukları oluyor ve bu çocuklarda aile kurup soyu devam ettiriyorlar.Tabi bunun için klan üyelerinin savaşlarda ölmemesi lazım.Fall of The Samurai ek paketi ile oyun 1800'lü yıllara geçiyor ve Japon iç savaşına dahil olan Amerika,Fransa ve İngiltere'nin de oyunda rolü olmaya başlıyor.
Total War ailesinin son üyesi olan bu oyun genel olarak bir çok oyun inceleme sitesinde iyi puanlar almış durumda.Benim açımdanda başarılı bir oyundu.Her ne kadar diplomasi kısmının daha fazla detaylandırılabileceğini düşünsemde yapay zekanın aldığı kararlar ve oyuna etkisi gerçekten iyi tasarlanmış durumda.Oyunu en kolay seviyede oynasanız dahi oyuncuyu epey bir zorluyor.Sıra tabanlı strateji oyunları arasında belkide şu anda piyasada olan en iyi oyun Total War Shogun 2'dir.Bu yüzden bu oyunu bu türü sevenlerin mutlaka denemesi gerek diye düşünüyorum.
aaa
14 Eylül 2012 Cuma
12 Eylül 2012 Çarşamba
Crusader Kings 2 İnceleme
Tür:Gerçek Zamanlı Strateji
Platform:PC
Grafik:100/70
Ses:100/70
Oynanış:100/55
Yapım:Paradox Interactive
GENEL:100/65
Crusader Kings 2 oyunu 2012 yılında piyasaya sürülen gerçek zamanlı bir strateji oyunudur.Serinin ilk oyununu oynamamış olanlar (benim gibi) oyuna alışmakta oldukça zorlanacaktırlar.Genel olarak Paradox oyun şirketinin yaptığı oyunlar karışık ve alışması zaman isteyen oyunlar oluyormuş bunuda kısa bir araştırma ile öğrenebilirsiniz.Yani ilk başlarda oyundan hiç bir şey anlamazsanız sorun sizde değil,bunu bilin yeter,çoğu kişi sizin gibi hissediyor.
Oyun 1066 ile 1452 yılları arasında geçiyor yani tam bir ortaçağ oyunu diyebiliriz.Ortaçağdaki feodal düzen olduğu gibi oyuna aktarılmış.Oyunun ilk sürümünde sadece hristiyan ülkeleri yönetebilirken daha sonra yayınlanan Sword of Islam adlı DLC paketi ile müslüman devletleride yönlendirebiliyoruz.Şahsen ben Selçuklu Devleti ile Oğuzlar arasında kaldım ama daha sonra Oğuzları seçmeye karar verdim.Oyunda seçtiğiniz devleti komple yönetmek yerine o devlete ait belli bir toprak parçasını yönetiyorsunuz.Devlet üzerinde birçok derebeylik var ve bunlar hepsi ortak olarak ülke yönetiminde söz sahibiler.Zaman geçtikçe koltuğunuzda gözü olan diğer beyliklere karşı savaşmanız olası bir durum olmakla beraber oyundaki ana amacınız soyunuzu genişletmek ve 1452 yılına kadar hanedanınızın ayakta kalmasını sağlamak.Oyunda evlenip çoluk çocuk sahibi olmakla beraber konsey üyelerinide seçip çeşitli enrikalar çevirmek,diplomasi alanında ilerlemek diğer devletlerle kız alıp-verme olaylarına girişmeye kadar birçok ayrıntı düşünülmüş.Tüm bu ayrıntılara rağmen bir süre sonra oyun kendini tekrar etmeye başlıyor ayrıca bir ülkeye kendi kafanıza göre savaş açmanızın yolu oldukça zorlaştırılmış durumda şöyle ki bir ülkeye savaş açmak için öncelikle o ülkenin yasal olarak sahibinin siz olduğunuza halkları inandırmanız gerekiyor yoksa savaş açamıyorsunuz.Bunun içinde konsey üyelerinizi saldırmak istediğiniz yere göndererek asılsız haber çıkarmanız gerekiyor tabi bunların olması için aylar hatta bazen yıllar geçmesi gerekiyor.Oyunun kesinlikle amacı bir dünya hakimiyeti sağlamak değil tek amaç ailenizi ortaçağın sonuna kadar ayakta tutabilmek ve mümkün oldukça geniş bir aileye sahip olup prestijli bir görünüme ulaşmak.
Oyunun ilerleyen zamanlarında kutsal savaşlarda oluyor oyunun isminden de anlayabileceğiniz gibi.Müslümansanız Cihad'a katılabilir ve hristiyanlara karşı savaşabilirsiniz ya da tam tersi hristiyan bir devletseniz haçlı seferleri ile müslüman devletleri yokedebilirsiniz.Ortaçağ oyunları benim herzaman hoşuma gitmiştir ancak yinede ortaçağın hakkını verecek güzellikte bir oyunun yapıldığını düşünmüyorum.Total War seriside dahil olmak üzere hep bu tür oyunlarda bir eksik var gibi,ne kadar yenilik koyarlarsa koysunlar hep bir şeyler eksik ve birtürlü adam gibi bir ortaçağ strateji oyunu çıkaramadılar.Bu oyunda zor oynanışı ve bir süre sonra oyuncuyu sıkması nedeniyle çok başarılı bi yapım olmamış ama yinede zaman geçirmek için denenebilir.
Platform:PC
Grafik:100/70
Ses:100/70
Oynanış:100/55
Yapım:Paradox Interactive
GENEL:100/65
Crusader Kings 2 oyunu 2012 yılında piyasaya sürülen gerçek zamanlı bir strateji oyunudur.Serinin ilk oyununu oynamamış olanlar (benim gibi) oyuna alışmakta oldukça zorlanacaktırlar.Genel olarak Paradox oyun şirketinin yaptığı oyunlar karışık ve alışması zaman isteyen oyunlar oluyormuş bunuda kısa bir araştırma ile öğrenebilirsiniz.Yani ilk başlarda oyundan hiç bir şey anlamazsanız sorun sizde değil,bunu bilin yeter,çoğu kişi sizin gibi hissediyor.
Oyun 1066 ile 1452 yılları arasında geçiyor yani tam bir ortaçağ oyunu diyebiliriz.Ortaçağdaki feodal düzen olduğu gibi oyuna aktarılmış.Oyunun ilk sürümünde sadece hristiyan ülkeleri yönetebilirken daha sonra yayınlanan Sword of Islam adlı DLC paketi ile müslüman devletleride yönlendirebiliyoruz.Şahsen ben Selçuklu Devleti ile Oğuzlar arasında kaldım ama daha sonra Oğuzları seçmeye karar verdim.Oyunda seçtiğiniz devleti komple yönetmek yerine o devlete ait belli bir toprak parçasını yönetiyorsunuz.Devlet üzerinde birçok derebeylik var ve bunlar hepsi ortak olarak ülke yönetiminde söz sahibiler.Zaman geçtikçe koltuğunuzda gözü olan diğer beyliklere karşı savaşmanız olası bir durum olmakla beraber oyundaki ana amacınız soyunuzu genişletmek ve 1452 yılına kadar hanedanınızın ayakta kalmasını sağlamak.Oyunda evlenip çoluk çocuk sahibi olmakla beraber konsey üyelerinide seçip çeşitli enrikalar çevirmek,diplomasi alanında ilerlemek diğer devletlerle kız alıp-verme olaylarına girişmeye kadar birçok ayrıntı düşünülmüş.Tüm bu ayrıntılara rağmen bir süre sonra oyun kendini tekrar etmeye başlıyor ayrıca bir ülkeye kendi kafanıza göre savaş açmanızın yolu oldukça zorlaştırılmış durumda şöyle ki bir ülkeye savaş açmak için öncelikle o ülkenin yasal olarak sahibinin siz olduğunuza halkları inandırmanız gerekiyor yoksa savaş açamıyorsunuz.Bunun içinde konsey üyelerinizi saldırmak istediğiniz yere göndererek asılsız haber çıkarmanız gerekiyor tabi bunların olması için aylar hatta bazen yıllar geçmesi gerekiyor.Oyunun kesinlikle amacı bir dünya hakimiyeti sağlamak değil tek amaç ailenizi ortaçağın sonuna kadar ayakta tutabilmek ve mümkün oldukça geniş bir aileye sahip olup prestijli bir görünüme ulaşmak.
Oyunun ilerleyen zamanlarında kutsal savaşlarda oluyor oyunun isminden de anlayabileceğiniz gibi.Müslümansanız Cihad'a katılabilir ve hristiyanlara karşı savaşabilirsiniz ya da tam tersi hristiyan bir devletseniz haçlı seferleri ile müslüman devletleri yokedebilirsiniz.Ortaçağ oyunları benim herzaman hoşuma gitmiştir ancak yinede ortaçağın hakkını verecek güzellikte bir oyunun yapıldığını düşünmüyorum.Total War seriside dahil olmak üzere hep bu tür oyunlarda bir eksik var gibi,ne kadar yenilik koyarlarsa koysunlar hep bir şeyler eksik ve birtürlü adam gibi bir ortaçağ strateji oyunu çıkaramadılar.Bu oyunda zor oynanışı ve bir süre sonra oyuncuyu sıkması nedeniyle çok başarılı bi yapım olmamış ama yinede zaman geçirmek için denenebilir.
11 Eylül 2012 Salı
Darksiders 2 İnceleme
Tür:Aksiyon-Macera
Platform:PS3,Xbox360,PC
Grafik:100/87
Ses:100/88
Oynanış:100/85
Yapım:Vigil Games - THQ
GENEL:100/83
2012 yılında çıkan Darksiders 2 oyunu bir devam oyunu olmasına rağmen birinci oyuna paralel bir zamanda geçiyor.Mahşerin dört atlısından Death'i yönlendirdiğimiz oyun aksiyon oyunu olmasına rağmen içerisine bazı RPG ögeleride yerleştirilmiş durumda.İlk oyunda birçok oyundan özellikler alarak yepyeni bir oyun olarak önümüze sunulan Darksiders görünen o ki diğer oyunların özelliklerini harmanlamaya devam ediyor.
İlk oyunda bir komplo sonucunda tüm mühürlerin kırılmamasına rağmen War'ın çağrılması ve insanlığın yokolması sonucunda sorumlu olarak tutulan War'ın kendini aklamaya çalışmasına şahit oluyorduk.Oyunun finalinde War bu komployu anlıyor ve konseye karşı kardeşlerini çağırarak büyük bir savaşın olacağına dair bir ipucu veriyordu oyuncuya ancak ikinci oyunda bu beklenen olmadı.İlk oyunun kaldığı yerden devam etmek yerine aynı zaman diliminde Death'in neler yaptığını göstermeyi tercih etmiş yapımcılar ancak bu seçimin ne kadar uygun olduğu tartışılır.Yani hikayeyi devam ettirmek yerine aynı hikaye tekrar ısıtılarak önümüze sunuluyor desem yanlış olmaz herhalde.Death kardeşi War'ın masumiyetini kanıtlamak için çeşitli güçlerden yardım istiyor ve bu komplonun arkasındaki asıl kişileri araştırmaya çalışıyor.
Oyun boyunca sayısız bulmaca ile karşılaşıyoruz hatta bu bulmacaların sayısı o kadar fazlaki Prince of Persia oyununa dahi rakip olabilecek seviyedeler.Şahsen ben aksiyon oyunlarında bu kadar fazla bulmaca olmasını desteklemiyorum.Bulmacalarla uğraşırken oyunun aksiyon dozajı bir hayli düşüyor.Ayrıca oyunun oynanış süresi oldukça uzun olmasına rağmen aravideo sayısı çok az çünkü ellerinde kaliteli yeni bir konu yok.Aynı olaylar tekrar edip duruyor.Oyun boyunca 3 tane taş,3 tane ruh vs. hep böyle üç-beş tane parça toplamaya çalışıyoruz ve bunların yerlerini bulana kadar da sayısız bulmaca ile yüzgöz olma durumunda kalıyoruz.Genel olarak ilk oyunun üstüne çok fazla bir şey koymayan oyun aynı düzeyde grafiklere sahip ve oynanıştada çok fazla yenilik olduğunu söylemek yanlış olur.Belkide önemli tek değişikliğin War yerine Death'i yönlendirmemiz olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Platform:PS3,Xbox360,PC
Grafik:100/87
Ses:100/88
Oynanış:100/85
Yapım:Vigil Games - THQ
GENEL:100/83
2012 yılında çıkan Darksiders 2 oyunu bir devam oyunu olmasına rağmen birinci oyuna paralel bir zamanda geçiyor.Mahşerin dört atlısından Death'i yönlendirdiğimiz oyun aksiyon oyunu olmasına rağmen içerisine bazı RPG ögeleride yerleştirilmiş durumda.İlk oyunda birçok oyundan özellikler alarak yepyeni bir oyun olarak önümüze sunulan Darksiders görünen o ki diğer oyunların özelliklerini harmanlamaya devam ediyor.
İlk oyunda bir komplo sonucunda tüm mühürlerin kırılmamasına rağmen War'ın çağrılması ve insanlığın yokolması sonucunda sorumlu olarak tutulan War'ın kendini aklamaya çalışmasına şahit oluyorduk.Oyunun finalinde War bu komployu anlıyor ve konseye karşı kardeşlerini çağırarak büyük bir savaşın olacağına dair bir ipucu veriyordu oyuncuya ancak ikinci oyunda bu beklenen olmadı.İlk oyunun kaldığı yerden devam etmek yerine aynı zaman diliminde Death'in neler yaptığını göstermeyi tercih etmiş yapımcılar ancak bu seçimin ne kadar uygun olduğu tartışılır.Yani hikayeyi devam ettirmek yerine aynı hikaye tekrar ısıtılarak önümüze sunuluyor desem yanlış olmaz herhalde.Death kardeşi War'ın masumiyetini kanıtlamak için çeşitli güçlerden yardım istiyor ve bu komplonun arkasındaki asıl kişileri araştırmaya çalışıyor.
Oyun boyunca sayısız bulmaca ile karşılaşıyoruz hatta bu bulmacaların sayısı o kadar fazlaki Prince of Persia oyununa dahi rakip olabilecek seviyedeler.Şahsen ben aksiyon oyunlarında bu kadar fazla bulmaca olmasını desteklemiyorum.Bulmacalarla uğraşırken oyunun aksiyon dozajı bir hayli düşüyor.Ayrıca oyunun oynanış süresi oldukça uzun olmasına rağmen aravideo sayısı çok az çünkü ellerinde kaliteli yeni bir konu yok.Aynı olaylar tekrar edip duruyor.Oyun boyunca 3 tane taş,3 tane ruh vs. hep böyle üç-beş tane parça toplamaya çalışıyoruz ve bunların yerlerini bulana kadar da sayısız bulmaca ile yüzgöz olma durumunda kalıyoruz.Genel olarak ilk oyunun üstüne çok fazla bir şey koymayan oyun aynı düzeyde grafiklere sahip ve oynanıştada çok fazla yenilik olduğunu söylemek yanlış olur.Belkide önemli tek değişikliğin War yerine Death'i yönlendirmemiz olduğunu söylemek yanlış olmaz.
3 Eylül 2012 Pazartesi
Hunted The Demon's Forge İnceleme
Tür:Aksiyon
Platform:PC,PS3,XBox360
Grafik:100/83
Ses:100/80
Oynanış:100/85
Yapım:Inixile Entertainment
GENEL:100/65
2011 yılında piyasaya sürülen Hunted The Demon's Forge oyunu aslında alışılagelmiş bir aksiyon oyunundan başka bir şey değil.Klasik bildiğimiz kılıç ya da ok ile yaratık öldürmeden ibaret olan oyunda konu namınada ortada pek bir şey olduğu söylenemez.E tabi hal böyle olunca notuda düşük oluyor.
Caddoc isimli oyunda iki oynanabilir karakterden biri olan kahramanımızın gördüğü kabus ile oyuna giriş yapıyoruz.Caddoc uzun zamandır kabuslar görmekte ve bu kabuslar onu belli bir yere yönlendirmektedir.Elara ve Caddoc aslında para için çeşitli görevler yapan bir çeşit paralı asker gibi bir şeylerdir ayrıca hazine avcılarıdırlar.Caddoc rüyasındaki gizemi çözmek için rüyasında gördüğü yere Elara ile birlikte gider ve burada bir çeşit büyücü cadı ile karşılaşırlar.Gizemli bir taşa dokunan Elara kendisini ve Caddoc'u farkında olmadan tehlikeli bir maceranın içerisine sürükler...
Caddoc daha çok ağır silahları kullanmada uzmanlaşmışken Elara ile hafif silahlar ve yay kullanabiliyorsunuz.Elara uzaktan dövüşte uzmanken Caddoc yakın dövüşte oldukça etkili oluyor.Yani tam anlamıyla birbirlerini tamamlayan bir ikililer.Oyunda düşman modellemesi çok az olmakla birlikte genelde iskelet biçimindeki düşmanlarla savaşıyorsunuz.Topladığınız kristaller sayesinde karakterlerinizin yeteneklerini geliştirip yeni saldırı biçimleri öğrenebiliyorsunuz.Grafik olarakta unreal-engine kullanılmış,yani grafikler genel olarak iyi diyebilirim ancak benim için oyunu asıl oyun yapan şeylerden biri eksik: konu.Oyundaki konu oldukça basit ve oynayanı hiç meraka sevketmiyor ayrıca oynanabilirlikte kendini tekrar ediyor,hernekadar upgrade ile yeni özellikler kazansakta bu oyunu ilgi çekici hale getirmeye yetmiyor.Genel olarak orta seviye bir oyun diyebilirim.Konuya önem vermeyenler,ben sadece kesip doğrarım diyenler için bulunmaz bir oyun olabilir ancak benim için başarısız bir oyun olmuş.
Platform:PC,PS3,XBox360
Grafik:100/83
Ses:100/80
Oynanış:100/85
Yapım:Inixile Entertainment
GENEL:100/65
2011 yılında piyasaya sürülen Hunted The Demon's Forge oyunu aslında alışılagelmiş bir aksiyon oyunundan başka bir şey değil.Klasik bildiğimiz kılıç ya da ok ile yaratık öldürmeden ibaret olan oyunda konu namınada ortada pek bir şey olduğu söylenemez.E tabi hal böyle olunca notuda düşük oluyor.
Caddoc isimli oyunda iki oynanabilir karakterden biri olan kahramanımızın gördüğü kabus ile oyuna giriş yapıyoruz.Caddoc uzun zamandır kabuslar görmekte ve bu kabuslar onu belli bir yere yönlendirmektedir.Elara ve Caddoc aslında para için çeşitli görevler yapan bir çeşit paralı asker gibi bir şeylerdir ayrıca hazine avcılarıdırlar.Caddoc rüyasındaki gizemi çözmek için rüyasında gördüğü yere Elara ile birlikte gider ve burada bir çeşit büyücü cadı ile karşılaşırlar.Gizemli bir taşa dokunan Elara kendisini ve Caddoc'u farkında olmadan tehlikeli bir maceranın içerisine sürükler...
Caddoc daha çok ağır silahları kullanmada uzmanlaşmışken Elara ile hafif silahlar ve yay kullanabiliyorsunuz.Elara uzaktan dövüşte uzmanken Caddoc yakın dövüşte oldukça etkili oluyor.Yani tam anlamıyla birbirlerini tamamlayan bir ikililer.Oyunda düşman modellemesi çok az olmakla birlikte genelde iskelet biçimindeki düşmanlarla savaşıyorsunuz.Topladığınız kristaller sayesinde karakterlerinizin yeteneklerini geliştirip yeni saldırı biçimleri öğrenebiliyorsunuz.Grafik olarakta unreal-engine kullanılmış,yani grafikler genel olarak iyi diyebilirim ancak benim için oyunu asıl oyun yapan şeylerden biri eksik: konu.Oyundaki konu oldukça basit ve oynayanı hiç meraka sevketmiyor ayrıca oynanabilirlikte kendini tekrar ediyor,hernekadar upgrade ile yeni özellikler kazansakta bu oyunu ilgi çekici hale getirmeye yetmiyor.Genel olarak orta seviye bir oyun diyebilirim.Konuya önem vermeyenler,ben sadece kesip doğrarım diyenler için bulunmaz bir oyun olabilir ancak benim için başarısız bir oyun olmuş.
25 Ağustos 2012 Cumartesi
Empire Total War İnceleme
Tür:Sıratabanlı Strateji
Platform:PC
Grafik:100/78
Ses:100/77
Oynanış:100/85
Yapım:The Creative Assembly
GENEL:100/83
2009 yılında piyasaya sürülen Empire Total War oyunu klasik Total War oyunlarını bir seviye daha yukarı çıkarmayı başarıyor.1700-1800 yılları arasında geçen oyunda yönetebileceğimiz 12 farklı devlet var ve bunlardan biride Osmanlı İmparatorluğu.
Osmanlı İmparatorluğu ile oynarsanız amacınız hem kuzeyde Rusya tehdidine karşı iyimser bir politika izlemek hemde bir yandan avrupaya doğru açılmak olacak.Ancak bu amacınızı gerçekleştirirken doğudan Safevi devletinin akınlarıyla karşılaşmanız büyük bir olası durum.Oyunda istediğimiz devletlerle ittifak anlaşmaları yapabildiğimiz gibi ticaret anlaşmalarıda yapabiliyoruz ayrıca karşı tarafın saygısını kazanmak için özel hediyeler gönderebiliyoruz,farklı teknolojiler araştırıp bunları teklif ya da talep edebiliyoruz.Oyunda kendi bakanlarımızı atayabiliyoruz ancak padişahı biz seçemiyoruz ve oyundaki ilk padişahımız olan II.Mustafa'da yetenekiz bir padişah olduğundan dolayı devletimizin gelişmesine olumsuz katkı yapıyor.Bunun çareside ayaklanma çıkarıp,ihtilal yapmaktan geçiyor.Eğer soylulardan vergiyi çok almaya başlarsanız soylular ayaklanıp padişahı tahttan indiriyorlar ya da alt sınıftan vergiyi çok alırsanız bu seferde alt sınıf ayaklanıyor ve devrim yaparak Türkiye'yi kuruyorlar.Yani oyunda dilerseniz daha 1923 yılına gelmeden Türkiye'yi kurabiliyorsunuz.
Genel olarak keyifli bir oyun olmuş ancak yapay zeka çok pasif kalmış.Hep aynı anlaşmaları teklif etmelerinin yanı sıra anlaşmaları çok sık bozup tekrar yenilemeye çalışıyorlar ve tabiki bizim tekliflerimizin çoğunu geri çeviriyorlar.Çoğu sıratabanlı strateji oyununda durum böyledir zaten,bizim tekliflerimizin çoğunlukla geri çevirilir,her ne kadar mantıklı teklifler yapsanızda durum böyledir.Kısa sürede oyuna alışabilirsiniz ancak yine kısa sürede oyundan vazgeçedebilirsiniz.Total War ailesinin başarılı bir başka oyunu olsada yinede geliştirilmesi gereken daha çok şey olduğunu düşünüyorum.
Platform:PC
Grafik:100/78
Ses:100/77
Oynanış:100/85
Yapım:The Creative Assembly
GENEL:100/83
2009 yılında piyasaya sürülen Empire Total War oyunu klasik Total War oyunlarını bir seviye daha yukarı çıkarmayı başarıyor.1700-1800 yılları arasında geçen oyunda yönetebileceğimiz 12 farklı devlet var ve bunlardan biride Osmanlı İmparatorluğu.
Osmanlı İmparatorluğu ile oynarsanız amacınız hem kuzeyde Rusya tehdidine karşı iyimser bir politika izlemek hemde bir yandan avrupaya doğru açılmak olacak.Ancak bu amacınızı gerçekleştirirken doğudan Safevi devletinin akınlarıyla karşılaşmanız büyük bir olası durum.Oyunda istediğimiz devletlerle ittifak anlaşmaları yapabildiğimiz gibi ticaret anlaşmalarıda yapabiliyoruz ayrıca karşı tarafın saygısını kazanmak için özel hediyeler gönderebiliyoruz,farklı teknolojiler araştırıp bunları teklif ya da talep edebiliyoruz.Oyunda kendi bakanlarımızı atayabiliyoruz ancak padişahı biz seçemiyoruz ve oyundaki ilk padişahımız olan II.Mustafa'da yetenekiz bir padişah olduğundan dolayı devletimizin gelişmesine olumsuz katkı yapıyor.Bunun çareside ayaklanma çıkarıp,ihtilal yapmaktan geçiyor.Eğer soylulardan vergiyi çok almaya başlarsanız soylular ayaklanıp padişahı tahttan indiriyorlar ya da alt sınıftan vergiyi çok alırsanız bu seferde alt sınıf ayaklanıyor ve devrim yaparak Türkiye'yi kuruyorlar.Yani oyunda dilerseniz daha 1923 yılına gelmeden Türkiye'yi kurabiliyorsunuz.
Genel olarak keyifli bir oyun olmuş ancak yapay zeka çok pasif kalmış.Hep aynı anlaşmaları teklif etmelerinin yanı sıra anlaşmaları çok sık bozup tekrar yenilemeye çalışıyorlar ve tabiki bizim tekliflerimizin çoğunu geri çeviriyorlar.Çoğu sıratabanlı strateji oyununda durum böyledir zaten,bizim tekliflerimizin çoğunlukla geri çevirilir,her ne kadar mantıklı teklifler yapsanızda durum böyledir.Kısa sürede oyuna alışabilirsiniz ancak yine kısa sürede oyundan vazgeçedebilirsiniz.Total War ailesinin başarılı bir başka oyunu olsada yinede geliştirilmesi gereken daha çok şey olduğunu düşünüyorum.
18 Ağustos 2012 Cumartesi
Shikabane Hime İnceleme
Favori Karakterlerim:Minai,Makina
Tür:Aksiyon,Korku
Bölüm Sayısı:13 + 12 + 1 SPECIAL
Not:10/7
2008 yılında yayınlanan ve oldukça kaliteli çizimlere sahip olan Shikabane Hime Aka adlı anime bu serinin ilk sezonunu oluşturuyor.Konu olarak kavraması zor olmayan,izleyiciyi yormayan ve daha çok aksiyona odaklanmış bir anime olan Shikabane Hime Aka animesi sıkıcı olmayan bölümleriyle kısa bir seri olmasına rağmen izleyiciyi memnun etmeye yetiyor.
Dünyaya bağlılığı çok fazla olan ve ölmek istemeyen kimseler öldükten sonra Shikabane denilen varlıklara dönüşmektedirler.Ancak bu varlıklar insanlığa karşı bir tehdit oluşturuyorlardır.Shikabanelere karşı savaşmak için oluşturulan bir tarikat Shikabane Hime denilen birnevi iyi Shikabaneler ve onları destekleyen keşişlerle birlikte Shikabanelere karşı savaşmaktadırlar.Shikabane Himeler eğer 108 Shikabane öldürmeyi başarırlarsa cennete gidebileceklerdir.Keşişler ise hem insanlığı korumak hemde Shikabane Himelere yardım etmek için bu tür bir işe bulaşmaktadırlar.
Ouri,kimsesiz bir çocuktur ve 3 yaşından beri Keisei adlı bir keşiş tarafından büyütülmüştür ve onu öz abisi gibi sevmektedir.Ouri'nin çocukluğu sorunlu geçmiş ve sosyal hayata ayak uyduramamıştır.Onun ilk arkadaşı ise sokakta bulduğu siyah bir kedidir.Günün birinde kedisinin ölmesiyle belkide ilk kez insani bir davranış sergilemiş ve abisi Keisei'nin yanında ağlamıştır.Ouri yıllar sonra ayrı bir eve çıkarak kendi başına yaşamaya başlamıştır.Ancak bu andan sonra garip olaylar başgöstermeye başlamıştır.O daha küçükken ölen kedisi ona gözükmeye hatta konuşmaya başlamıştır.Daha sonra ise abisi Keisei'nin bir keşiş olduğunu ve Shikabane Hime ile sözleşmesi olduğunu öğrenmiştir.Bu andan sonra artık o da Shikabane'lere karşı verilen savaşa dahil olmuştur.
Keisei'nin Shikabane Hime'si olan Makina,animenin üç başkarakterinden biridir.Makina'nın ailesi çıkan bir yangında ölmüştür ve kendiside işkence ile öldürülmüştür ama onun dünyaya bağlılığı ve intikam alma arzusu onu bir Shikabane Hime'ye dönüştürmüştür.Tek amacı ailesinin katili olan Shikabaneleri bulmak ve onları öldürmektir ve bu yolda tarikat ile karşılıklı çıkar ilişkisi içerisindedir.Taramalı silahları ile Shikabanelere karşı savaşmakta ve intikamını alacağı günü beklemektedir.
Special bölümünde Minai'nin nasıl Shikabane Hime olduğu anlatılıyor ve bu karakteri daha iyi tanıyabiliyoruz.
Shikabane Hime Aka animesi kaliteli çizimleri,yüksek aksiyon dozajı ve karmaşık olmayan hikayesi ile her kesimden izleyiciye hitap etmeyi başarıyor.,Açılış ve kapanış müzikleride gayet başarılı olan yapımı izlemenizi tavsiye ederim.
Tür:Aksiyon,Korku
Bölüm Sayısı:13 + 12 + 1 SPECIAL
Not:10/7
2008 yılında yayınlanan ve oldukça kaliteli çizimlere sahip olan Shikabane Hime Aka adlı anime bu serinin ilk sezonunu oluşturuyor.Konu olarak kavraması zor olmayan,izleyiciyi yormayan ve daha çok aksiyona odaklanmış bir anime olan Shikabane Hime Aka animesi sıkıcı olmayan bölümleriyle kısa bir seri olmasına rağmen izleyiciyi memnun etmeye yetiyor.
Dünyaya bağlılığı çok fazla olan ve ölmek istemeyen kimseler öldükten sonra Shikabane denilen varlıklara dönüşmektedirler.Ancak bu varlıklar insanlığa karşı bir tehdit oluşturuyorlardır.Shikabanelere karşı savaşmak için oluşturulan bir tarikat Shikabane Hime denilen birnevi iyi Shikabaneler ve onları destekleyen keşişlerle birlikte Shikabanelere karşı savaşmaktadırlar.Shikabane Himeler eğer 108 Shikabane öldürmeyi başarırlarsa cennete gidebileceklerdir.Keşişler ise hem insanlığı korumak hemde Shikabane Himelere yardım etmek için bu tür bir işe bulaşmaktadırlar.
Ouri,kimsesiz bir çocuktur ve 3 yaşından beri Keisei adlı bir keşiş tarafından büyütülmüştür ve onu öz abisi gibi sevmektedir.Ouri'nin çocukluğu sorunlu geçmiş ve sosyal hayata ayak uyduramamıştır.Onun ilk arkadaşı ise sokakta bulduğu siyah bir kedidir.Günün birinde kedisinin ölmesiyle belkide ilk kez insani bir davranış sergilemiş ve abisi Keisei'nin yanında ağlamıştır.Ouri yıllar sonra ayrı bir eve çıkarak kendi başına yaşamaya başlamıştır.Ancak bu andan sonra garip olaylar başgöstermeye başlamıştır.O daha küçükken ölen kedisi ona gözükmeye hatta konuşmaya başlamıştır.Daha sonra ise abisi Keisei'nin bir keşiş olduğunu ve Shikabane Hime ile sözleşmesi olduğunu öğrenmiştir.Bu andan sonra artık o da Shikabane'lere karşı verilen savaşa dahil olmuştur.
Keisei'nin Shikabane Hime'si olan Makina,animenin üç başkarakterinden biridir.Makina'nın ailesi çıkan bir yangında ölmüştür ve kendiside işkence ile öldürülmüştür ama onun dünyaya bağlılığı ve intikam alma arzusu onu bir Shikabane Hime'ye dönüştürmüştür.Tek amacı ailesinin katili olan Shikabaneleri bulmak ve onları öldürmektir ve bu yolda tarikat ile karşılıklı çıkar ilişkisi içerisindedir.Taramalı silahları ile Shikabanelere karşı savaşmakta ve intikamını alacağı günü beklemektedir.
Special bölümünde Minai'nin nasıl Shikabane Hime olduğu anlatılıyor ve bu karakteri daha iyi tanıyabiliyoruz.
Shikabane Hime Aka animesi kaliteli çizimleri,yüksek aksiyon dozajı ve karmaşık olmayan hikayesi ile her kesimden izleyiciye hitap etmeyi başarıyor.,Açılış ve kapanış müzikleride gayet başarılı olan yapımı izlemenizi tavsiye ederim.
16 Ağustos 2012 Perşembe
Dragon Age : Dawn of The Seeker İnceleme
Favori Karakterlerim:Cassandra
Tür:Aksiyon,Macera
Bölüm Sayısı:1 Film
Not:10/7
2012 yılında yayınlanan ve Dragon Age 2 oyunu ile doğrudan ilişkili bir karakterin başrolünü üstlendiği bu anime filminde Cassandra'nın öyküsünü izliyoruz.
Chantry adına çalışan Cassandra ve bir grup Templar,Blood Mage'leri avlamak için baskın düzenlerler.Bu baskın sırasında küçük bir elf kızın bir tür ayin için kullanıldığını görürler.Avexis isimli bu elf kız bazı sıradışı güçlere sahiptir ve Blood Mage'ler bu özelliğinden yararlanmak istiyorlardır.Avexis vahşi yaratıkları kontrol edebiliyordur ve Avexis sayesinde Blood Mage'lerin hüküm süreceği yeni bir düzen yaratılmak amaçlanıyordur.Cassandra Chantry içinde bir tür komplo olduğunu öğrenir ve akıl hocasını kaybetmesinin ardından bu olayı araştırmaya başlar.Kan büyücüsü olsun ya da olmasın tüm büyücülerden nefret eden Cassandra bu yolculuğu sırasında bir büyücü olan Regalyan'dan yardım almak durumunda kalır.Blood Mage'leri durdurup Chantry içindeki komployu ortaya çıkarmak için yola koyulan Cassandra'yı tehlikeli bir macera bekliyordur.
Dragon Age 2 oyununda tanıştığımız Cassandra'yı ilk kez deyim yerindeyse aksiyon halinde gördüğümüz anime filmi oldukça yüksek tempoda geçiyor.Dragon Age oyun serisinin havasını güzel bir şekilde yansıtmayı başaran filmi Dragon Age oyununu oynayanların izlemesini öneririm.
Tür:Aksiyon,Macera
Bölüm Sayısı:1 Film
Not:10/7
2012 yılında yayınlanan ve Dragon Age 2 oyunu ile doğrudan ilişkili bir karakterin başrolünü üstlendiği bu anime filminde Cassandra'nın öyküsünü izliyoruz.
Chantry adına çalışan Cassandra ve bir grup Templar,Blood Mage'leri avlamak için baskın düzenlerler.Bu baskın sırasında küçük bir elf kızın bir tür ayin için kullanıldığını görürler.Avexis isimli bu elf kız bazı sıradışı güçlere sahiptir ve Blood Mage'ler bu özelliğinden yararlanmak istiyorlardır.Avexis vahşi yaratıkları kontrol edebiliyordur ve Avexis sayesinde Blood Mage'lerin hüküm süreceği yeni bir düzen yaratılmak amaçlanıyordur.Cassandra Chantry içinde bir tür komplo olduğunu öğrenir ve akıl hocasını kaybetmesinin ardından bu olayı araştırmaya başlar.Kan büyücüsü olsun ya da olmasın tüm büyücülerden nefret eden Cassandra bu yolculuğu sırasında bir büyücü olan Regalyan'dan yardım almak durumunda kalır.Blood Mage'leri durdurup Chantry içindeki komployu ortaya çıkarmak için yola koyulan Cassandra'yı tehlikeli bir macera bekliyordur.
Dragon Age 2 oyununda tanıştığımız Cassandra'yı ilk kez deyim yerindeyse aksiyon halinde gördüğümüz anime filmi oldukça yüksek tempoda geçiyor.Dragon Age oyun serisinin havasını güzel bir şekilde yansıtmayı başaran filmi Dragon Age oyununu oynayanların izlemesini öneririm.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)