Tür:Dövüş
Platform:Xbox360,PC,PS3,PS Vita
Grafik:100/84
Ses:100/87
Oynanış:100/90
Yapım:Capcom
GENEL:100/85
2012 yılında çıkarılan ve Street Fighter ile Tekken karakterlerini aynı evrende buluşturan oyun her iki oyunun takipçileri tarafından da olumlu yorumlandı ve iyi karşılandı.Şahsen ben Tekken oyunlarını daha çok severim ve konu olarakta Tekken'in konusu daha çok hoşuma gider ama bu demek değil ki Street Fighter'ı sevmem.Benim açımdanda gayet güzel,başarılı bir yapım olmuş.
Oyundaki karakterler çok fazla olmasına rağmen yinede bazı belli başlı karakterleri bulamamak kötü olmuş.Şahsen ben oyunda Lei'nin de olmasını isterdim.Çok güzel bir müzik eşliğinde hazırlanan harika bir giriş videosunun ardından oyuna başlıyoruz.Dilersek oyunu öğrenmek için Tutorial bölümünden belli başlı hareketleri ya da gelişmiş hareketleri öğrenebiliyoruz.Birde oyunda "gem" sistemi diye bir sistem var.Buna göre bu "gem"ler sayesinde bazı zor olan hareketleri kolayca yapabiliyoruz ya da karakterimize bazı avantajlar sağlayabiliyoruz.Oyunun konusuna gelince,dünyaya düşen esrarengiz bir cisim olan pandoranın kutusunu ele geçirmek için hem Shadoloo hem de Zaibatsu şirketleri harekete geçer.Buda demek oluyor ki bu esrarengiz cisimde hem Street Fighter karakterlerinin hemde Tekken karakterlerinin gözü vardır.Bu yüzden bu iki taraf arasında kıyasıya bir mücadele başlar.
Street Fighter oyunlarının motoru ile yapıldığından grafik olarak Street Fighter oyunlarının grafiğini görüyoruz daha sonra Tekken grafiğiylede çıkacağı düşünülüyor oyunun.Ryu,Jin,Kazuya,Akuma gibi önemli karakterleri aynı oyunda görüp birbirleriyle dövüştürebilmek güzel olmuş.Her nekadar oyunların birleşmesine karşı olsamda bu oyun gerçekten güzel olmuş.Marvel vs Capcom oyunlarından çok daha başarılı olduğunu söylemem gerekiyor.Her iki oyunun hayranlarınıda memnun edebilecek güzel bir oyun ortaya çıkmış.
aaa
26 Temmuz 2012 Perşembe
Lollipop Chainsaw İnceleme
Tür:Aksiyon
Platform:Xbox360,PS3
Grafik:100/85
Ses:100/90
Oynanış:100/-
Yapım:Grasshopper Manufacture
GENEL:100/-
2012 yılında piyasaya sürülen Lollipop Chainsaw oyunu piyasadaki diğer tüm oyunlardan farklı bir görünüm çizerek kendine özgü farklı bir oyun olmayı başarıyor.Daha önce hiç denenmemiş bir fikri gerçekleştiren yapımcılar ilk kez bir ponpon kızı zombi avcısı olarak yapmayı düşünmüşler.Oyun çıkana kadar birçok inceleme sitesinde kötü eleştirilere maruz kalmıştı ve saçma bir yapım olarak algılanmıştı ancak oyun çıktıktan sonra anlaşılan o ki zaten oyun yapımcılarının tek niyeti oyuncuyu eğlendirmekmiş yani derin bir konu sözkonusu değil amaç sadece eğlence.
Juliet Starling adındaki 18 yaşındaki bir ponpon kızı yönlendirdiğimiz oyunun hemen başında Juliet'in kendisini ve ailesini tanıtan bir giriş videosu izliyoruz.Daha sonra sevgilisi Nick'in bir zombi saldırısı sonucunda ısırılmasını görüyoruz.Juliet,Nick'in zombiye dönüşmesini engellemek için bi çeşit büyü kullanıyor ve sadece kafasını kurtararak vücudunu kesiyor.Nick'in kafasını beline asarak tüm yolculuğu boyunca Nick'i yanında taşıyor.Juliet'in doğum gününde geçen oyunda oyun ilerledikçe her karşılaştığımız aile üyesi bize hediye veriyor ve aldığımız her hediyede Juliet'e yeni bir saldırı kazandırıyor ve bazı öğrendiğimiz saldırılar sonucu Nick'i fırlatabiliyoruz yada farklı şekillerde Nick'ten yararlanabiliyoruz.Tüm bu zombi baskınının tek sebebi Swan isimli psikoloji bozulmuş bir piskopat ve Juliet'in amacıda bu piskopatı durdurmak.Swan 5 büyük şeytanı dünyaya getiriyor ve Juliet'de bu 5 şeytanı avlamaya başlıyor.Şeytanları avlarken 16 yaşındaki küçük kız kardeşi ile 20 yaşındaki ablasının yanısıra birde babası ona yardımcı oluyor.Sonuçta beş şeytanıda avlıyor ama aslında bunun bir tuzak olduğu oyunun sonunda ortaya çıkıyor.Swan,Juliet'i beş şeytanı avlaması için ayarlamıştır ve bu sayede kendisi inanılmaz bir güce kavuşmuştur.Finaldede Swan ile kapışıyoruz ve onuda yendikten sonra oyun içindeki okul bölümündeki performansımıza göre iyi ya da kötü sonu izliyoruz.
Bende çoğu oyunsever gibi oyun çıkmadan önce bu oyuna olumlu bakmıyordum.Ama kabul etmem gerekli,gerçekten eğlenceli bir oyun olmuş.Oynama fırsatı bulamadım ama oynanışını ve tüm videolarını izledim.Oyundaki karakterler gerçekten çok eğlenceli olmuş.Daha önce hiç denenmemiş bir fikir olması belkide önyargıya yol açan sebep oldu ama sonuç olarak bence gayet güzel bir yapım olmuş.
Platform:Xbox360,PS3
Grafik:100/85
Ses:100/90
Oynanış:100/-
Yapım:Grasshopper Manufacture
GENEL:100/-
2012 yılında piyasaya sürülen Lollipop Chainsaw oyunu piyasadaki diğer tüm oyunlardan farklı bir görünüm çizerek kendine özgü farklı bir oyun olmayı başarıyor.Daha önce hiç denenmemiş bir fikri gerçekleştiren yapımcılar ilk kez bir ponpon kızı zombi avcısı olarak yapmayı düşünmüşler.Oyun çıkana kadar birçok inceleme sitesinde kötü eleştirilere maruz kalmıştı ve saçma bir yapım olarak algılanmıştı ancak oyun çıktıktan sonra anlaşılan o ki zaten oyun yapımcılarının tek niyeti oyuncuyu eğlendirmekmiş yani derin bir konu sözkonusu değil amaç sadece eğlence.
Juliet Starling adındaki 18 yaşındaki bir ponpon kızı yönlendirdiğimiz oyunun hemen başında Juliet'in kendisini ve ailesini tanıtan bir giriş videosu izliyoruz.Daha sonra sevgilisi Nick'in bir zombi saldırısı sonucunda ısırılmasını görüyoruz.Juliet,Nick'in zombiye dönüşmesini engellemek için bi çeşit büyü kullanıyor ve sadece kafasını kurtararak vücudunu kesiyor.Nick'in kafasını beline asarak tüm yolculuğu boyunca Nick'i yanında taşıyor.Juliet'in doğum gününde geçen oyunda oyun ilerledikçe her karşılaştığımız aile üyesi bize hediye veriyor ve aldığımız her hediyede Juliet'e yeni bir saldırı kazandırıyor ve bazı öğrendiğimiz saldırılar sonucu Nick'i fırlatabiliyoruz yada farklı şekillerde Nick'ten yararlanabiliyoruz.Tüm bu zombi baskınının tek sebebi Swan isimli psikoloji bozulmuş bir piskopat ve Juliet'in amacıda bu piskopatı durdurmak.Swan 5 büyük şeytanı dünyaya getiriyor ve Juliet'de bu 5 şeytanı avlamaya başlıyor.Şeytanları avlarken 16 yaşındaki küçük kız kardeşi ile 20 yaşındaki ablasının yanısıra birde babası ona yardımcı oluyor.Sonuçta beş şeytanıda avlıyor ama aslında bunun bir tuzak olduğu oyunun sonunda ortaya çıkıyor.Swan,Juliet'i beş şeytanı avlaması için ayarlamıştır ve bu sayede kendisi inanılmaz bir güce kavuşmuştur.Finaldede Swan ile kapışıyoruz ve onuda yendikten sonra oyun içindeki okul bölümündeki performansımıza göre iyi ya da kötü sonu izliyoruz.
Bende çoğu oyunsever gibi oyun çıkmadan önce bu oyuna olumlu bakmıyordum.Ama kabul etmem gerekli,gerçekten eğlenceli bir oyun olmuş.Oynama fırsatı bulamadım ama oynanışını ve tüm videolarını izledim.Oyundaki karakterler gerçekten çok eğlenceli olmuş.Daha önce hiç denenmemiş bir fikir olması belkide önyargıya yol açan sebep oldu ama sonuç olarak bence gayet güzel bir yapım olmuş.
24 Temmuz 2012 Salı
Dragon Age 2 İnceleme
Tür:RPG
Platform:Xbox360,PC,PS3
Grafik:100/82
Ses:100/80
Oynanış:100/90
Yapım:Bioware
GENEL:100/89
2011 yılında piyasaya sürülen ve Dragon Age Origins oyununun devamı olan Dragon Age 2 oyununda ilk oyundaki karakterimiz yerine sıfırdan başka bir karakter yaparak oynuyoruz.İlk oyunda kahraman bir Grey Warden oluyorduk ve Ferelden'i "Blight"tan kurtararak bir efsane oluyorduk bu oyunda ise "Blight" sırasında darkspawn saldırısına uğrayan ve köylerinden kaçan bir mülteciyi canlandırıyoruz.Kahramanımızın soyadı Hawk ancak ismini değiştirebiliyorsunuz.Hawk'ın mage,rogue ya da warrior sınıfları ile görünüşünü düzenleyebiliyorsunuz ve Dragon Age Origins'teki "save" dosyanızı aktararak bu oyuna ilk oyunda yaptığınız bazı seçimleri taşıyabiliyorsunuz.
Hawk ve ailesinin Kirkwall'a gelişiyle oyun başlıyor.Hawk'ın hikayesi oyunda 10 yıllık bir süreyi kapsıyor ve bu 10 yılda gelişen olayları oynayarak öğreniyorsunuz.Yine vereceğiniz kararlar oyunun gidişatına etki ediyor.İlk başlarda konu yavaş ilelersede daha sonra büyücüler ve tapınakçılar arasında çıkan anlaşmazlık ve bu anlaşmazlıkta bizim alacağımız rol,oyunu ilgi çekici yapmaya başlıyor.İlk oyundan bazı karakterleride görme şansı bulduğumuz oyunda bu 10 yılın sonunda Kirkwall'da bir kahraman oluyoruz ve kayıplara karışıyoruz.Büyücüler ve tapınakçılar arasında çıkan savaşın bir numaralı tanığı olarak tapınakçıları denetleyen bir grup tarafından aranıyoruz.Oyun baştan sona bir masal havasında geçiyor.Arkadaşımız Varric bizle yaşadığı olayları bir "arayıcı"ya anlatıyor ve o anlattıkça bizde oyunu oynuyoruz ve hikayeyi öğreniyoruz.
Üçüncü oyunda yeni bir karaktermi yoksa yine Hawk'ı ya da The Grey Warden'ı yönlendirip yönlendirmeyeceğimiz belli değil.Ancak kesin olan bir şey var ki o da üçüncü oyunda Kirkwall'da başlayan büyücü-tapınakçı anlaşmazlığının tüm dünyaya yayılacağı ve çok kanlı savaşların yaşanacağı.Genel olarak ilk oyuna göre biraz sönük kalmış olmasında ki en büyük etken belkide ilk oyundaki karakterimizin tam bir kahraman olması ve "Blight" ile mücadele etmesine karşın ikinci oyunda Hawk adlı karakterimizin sadece büyücü-tapınakçı uyuşmazlığında karar verici rol alması gösterilebilir.Ancak yinede Bioware yine harika bir iş ortaya çıkarmış ve RPG severlerin mutlaka oynaması gereken bir oyun diye düşünüyorum.
Platform:Xbox360,PC,PS3
Grafik:100/82
Ses:100/80
Oynanış:100/90
Yapım:Bioware
GENEL:100/89
2011 yılında piyasaya sürülen ve Dragon Age Origins oyununun devamı olan Dragon Age 2 oyununda ilk oyundaki karakterimiz yerine sıfırdan başka bir karakter yaparak oynuyoruz.İlk oyunda kahraman bir Grey Warden oluyorduk ve Ferelden'i "Blight"tan kurtararak bir efsane oluyorduk bu oyunda ise "Blight" sırasında darkspawn saldırısına uğrayan ve köylerinden kaçan bir mülteciyi canlandırıyoruz.Kahramanımızın soyadı Hawk ancak ismini değiştirebiliyorsunuz.Hawk'ın mage,rogue ya da warrior sınıfları ile görünüşünü düzenleyebiliyorsunuz ve Dragon Age Origins'teki "save" dosyanızı aktararak bu oyuna ilk oyunda yaptığınız bazı seçimleri taşıyabiliyorsunuz.
Hawk ve ailesinin Kirkwall'a gelişiyle oyun başlıyor.Hawk'ın hikayesi oyunda 10 yıllık bir süreyi kapsıyor ve bu 10 yılda gelişen olayları oynayarak öğreniyorsunuz.Yine vereceğiniz kararlar oyunun gidişatına etki ediyor.İlk başlarda konu yavaş ilelersede daha sonra büyücüler ve tapınakçılar arasında çıkan anlaşmazlık ve bu anlaşmazlıkta bizim alacağımız rol,oyunu ilgi çekici yapmaya başlıyor.İlk oyundan bazı karakterleride görme şansı bulduğumuz oyunda bu 10 yılın sonunda Kirkwall'da bir kahraman oluyoruz ve kayıplara karışıyoruz.Büyücüler ve tapınakçılar arasında çıkan savaşın bir numaralı tanığı olarak tapınakçıları denetleyen bir grup tarafından aranıyoruz.Oyun baştan sona bir masal havasında geçiyor.Arkadaşımız Varric bizle yaşadığı olayları bir "arayıcı"ya anlatıyor ve o anlattıkça bizde oyunu oynuyoruz ve hikayeyi öğreniyoruz.
Üçüncü oyunda yeni bir karaktermi yoksa yine Hawk'ı ya da The Grey Warden'ı yönlendirip yönlendirmeyeceğimiz belli değil.Ancak kesin olan bir şey var ki o da üçüncü oyunda Kirkwall'da başlayan büyücü-tapınakçı anlaşmazlığının tüm dünyaya yayılacağı ve çok kanlı savaşların yaşanacağı.Genel olarak ilk oyuna göre biraz sönük kalmış olmasında ki en büyük etken belkide ilk oyundaki karakterimizin tam bir kahraman olması ve "Blight" ile mücadele etmesine karşın ikinci oyunda Hawk adlı karakterimizin sadece büyücü-tapınakçı uyuşmazlığında karar verici rol alması gösterilebilir.Ancak yinede Bioware yine harika bir iş ortaya çıkarmış ve RPG severlerin mutlaka oynaması gereken bir oyun diye düşünüyorum.
Duke Nukem Forever İnceleme
Tür:FPS
Platform:Xbox360,PC,PS3
Grafik:100/75
Ses:100/80
Oynanış:100/60
Yapım:Codemasters
GENEL:100/55
2011 yılında piyasaya sürülen Duke Nukem Forever oyununun temelleri aslında çok zaman önceye dayanıyor.Şahsen benim Duke ile tanışmam Playstation 1 zamanına dayanıyor.Zamanın oyunlarına göre oldukça farklı ve eğlenceli bir oyundu ve o zamandan kalma bir çok hayran edindi.Yeni oyununun çıkarılması için 13 yıl beklendi ve sonunda Duke Nukem geri döndü.
Duke Nukem dünyayı uzaylı istilasından kurtardıktan sonra Amerika'nın bir numaralı kahramanı olmuş ve adına sinemalar,parklar vs. aklınıza gelebielcek her şey açılmış,her şey de onun ismi geçer olmuştur.Ayrıca kızlarında bir numaralı adamı olmuştur ve herkes onun için deliriyordur.Malikanesinde ikiz kızlarla yaşayan Duke'un bu güzel günleri uzaylıların intikam için geri gelmesi ile karanlığa dönüşür.Evine yapılan uzaylı baskınında ikiz kızlar kaçırılır.Duke ve ordu ortak çalışarak uzaylılara karşı savaşa başlarlar.Duke ilk iş olarak ikiz kızları kurtarmak için uzaylıların merkezine gider ancak oraya gittiğinde ilginç bir manzara ile karşılaşır.Uzaylılar özellikle dünyadan kadınları kaçırarak üreme niyetindedirler ve sayısız kadın esir durumdadır.Duke ikizleri bulmayı başarır ancak ikizler uzaylılara hamiledirler ve bir anda patlayarak küçük uzaylılardan doğururlar.Duke onların intikamını almak için iyice hırslanır ve uzaylılara karşı mücadelesine devam eder.
Oyunun genel olarak konusu bu diyebiliriz.Duke,önceden tanıyanların bildiği gibi yine oyuna esprileri ile neşe katıyor.Oyunlarda gördüğümüz sağlık göstergesinin aksine Duke'da ego göstergesi var ve Duke çevredeki eşyalarla etkileşime girerek egosunu doldurabiliyor ya da zamanla kendisi doluyor.Bu kadar uzun bekleyişe değecek güzellikte bir oyun olmadığını çok rahat söyleyebilirim.Bir çok incelemede genel olarak grafiklerin yetersizliğinden bahsedilmiş ancak benim için oyunun en büyük eksikliği oynanabilirliği oldu.Oyunda ne bir harita var ne de ne yapmamızı gösteren bir görev tablosu,elimizde bir silah ve ordan oraya gidiyoruz.Doğru yolu bulabilmek tam bir işkence,birde buna gereksiz bulmacalar eklenince oyun iyice kendinden soğutuyor.Duke Nukem oyun piyasasında çok tanınan eski bir karakter ancak bu tanınmışlıktan yararlanan yapımcılar gerçekten kaliteli bir yapım ortaya çıkarmayı başaramamışlar.
Platform:Xbox360,PC,PS3
Grafik:100/75
Ses:100/80
Oynanış:100/60
Yapım:Codemasters
GENEL:100/55
2011 yılında piyasaya sürülen Duke Nukem Forever oyununun temelleri aslında çok zaman önceye dayanıyor.Şahsen benim Duke ile tanışmam Playstation 1 zamanına dayanıyor.Zamanın oyunlarına göre oldukça farklı ve eğlenceli bir oyundu ve o zamandan kalma bir çok hayran edindi.Yeni oyununun çıkarılması için 13 yıl beklendi ve sonunda Duke Nukem geri döndü.
Duke Nukem dünyayı uzaylı istilasından kurtardıktan sonra Amerika'nın bir numaralı kahramanı olmuş ve adına sinemalar,parklar vs. aklınıza gelebielcek her şey açılmış,her şey de onun ismi geçer olmuştur.Ayrıca kızlarında bir numaralı adamı olmuştur ve herkes onun için deliriyordur.Malikanesinde ikiz kızlarla yaşayan Duke'un bu güzel günleri uzaylıların intikam için geri gelmesi ile karanlığa dönüşür.Evine yapılan uzaylı baskınında ikiz kızlar kaçırılır.Duke ve ordu ortak çalışarak uzaylılara karşı savaşa başlarlar.Duke ilk iş olarak ikiz kızları kurtarmak için uzaylıların merkezine gider ancak oraya gittiğinde ilginç bir manzara ile karşılaşır.Uzaylılar özellikle dünyadan kadınları kaçırarak üreme niyetindedirler ve sayısız kadın esir durumdadır.Duke ikizleri bulmayı başarır ancak ikizler uzaylılara hamiledirler ve bir anda patlayarak küçük uzaylılardan doğururlar.Duke onların intikamını almak için iyice hırslanır ve uzaylılara karşı mücadelesine devam eder.
Oyunun genel olarak konusu bu diyebiliriz.Duke,önceden tanıyanların bildiği gibi yine oyuna esprileri ile neşe katıyor.Oyunlarda gördüğümüz sağlık göstergesinin aksine Duke'da ego göstergesi var ve Duke çevredeki eşyalarla etkileşime girerek egosunu doldurabiliyor ya da zamanla kendisi doluyor.Bu kadar uzun bekleyişe değecek güzellikte bir oyun olmadığını çok rahat söyleyebilirim.Bir çok incelemede genel olarak grafiklerin yetersizliğinden bahsedilmiş ancak benim için oyunun en büyük eksikliği oynanabilirliği oldu.Oyunda ne bir harita var ne de ne yapmamızı gösteren bir görev tablosu,elimizde bir silah ve ordan oraya gidiyoruz.Doğru yolu bulabilmek tam bir işkence,birde buna gereksiz bulmacalar eklenince oyun iyice kendinden soğutuyor.Duke Nukem oyun piyasasında çok tanınan eski bir karakter ancak bu tanınmışlıktan yararlanan yapımcılar gerçekten kaliteli bir yapım ortaya çıkarmayı başaramamışlar.
16 Temmuz 2012 Pazartesi
Dirt 3 İnceleme
Tür:Yarış
Platform:Xbox360,PC,PS3
Grafik:100/85
Ses:100/82
Oynanış:100/75
Yapım:Codemasters
GENEL:100/70
2011 yılında piyasaya sürülen Dirt 3 oyunu bildiğimiz Colin McRae Rally serisinden ayrı değerlendirilemeyecek,onun ürünü olan bir oyun olarak karşımıza çıkıyor.Playstation zamanında beri var olan bir seri olduğundan kökeni oldukça eskiye dayanıyor diyebilirim.
Şahsen ben daha önce bir ralli oyunu oynamadım ve bu benim ilk deneyimim oldu.Sonuç benim tarafımdan hayal kırıklığı oldu.Özellikle oyunun kontrolleri oldukça basit olarak tasarlanmış olmasına rağmen arabanın kontrolünü sağlamak nerdeyse imkansız.Tabi eğer zorluk seviyesini düşürürseniz oyun sizin adınıza fren yapabiliyor ya da dönemeçlere geldiğinizde kendiliğinden yavaşlıyor ve hiç bir kaza yapmadan yarışı tamamlayabiliyorsunuz ama durum böyle oluncada arabayı sizmi sürüyorsunuz yoksa başkasımı belli olmuyor açıkçası.Oyunda yarış kazandıkça puan kazanarak farklı yarışlara katılmaya hak kazanıyoruz ve illa her yarışı birinci olarak bitirme gibi bir sorumluluğumuz yok, yeter ki yeterli puanı alalım ve bir sonraki yarışta yarışabilelim asıl önemli olan amaç bu oyunda.
Need For Speed serisi dışında başka bir araba oyunu ona rakip olarak şu ana kadar çıkmadı.Gerçi Need for Speed'de Underground ve Most Wanted serisinden sonra büyük bir düşüşe geçti ama yinede araba oyunu denildiğinde akla ilk gelen oyun olduğunu söylemek mümkün.Sonuç olarak illa araba yarışı oyunu deneyecekseniz ben yine Need For Speed'den şaşmayın derim.
Platform:Xbox360,PC,PS3
Grafik:100/85
Ses:100/82
Oynanış:100/75
Yapım:Codemasters
GENEL:100/70
2011 yılında piyasaya sürülen Dirt 3 oyunu bildiğimiz Colin McRae Rally serisinden ayrı değerlendirilemeyecek,onun ürünü olan bir oyun olarak karşımıza çıkıyor.Playstation zamanında beri var olan bir seri olduğundan kökeni oldukça eskiye dayanıyor diyebilirim.
Şahsen ben daha önce bir ralli oyunu oynamadım ve bu benim ilk deneyimim oldu.Sonuç benim tarafımdan hayal kırıklığı oldu.Özellikle oyunun kontrolleri oldukça basit olarak tasarlanmış olmasına rağmen arabanın kontrolünü sağlamak nerdeyse imkansız.Tabi eğer zorluk seviyesini düşürürseniz oyun sizin adınıza fren yapabiliyor ya da dönemeçlere geldiğinizde kendiliğinden yavaşlıyor ve hiç bir kaza yapmadan yarışı tamamlayabiliyorsunuz ama durum böyle oluncada arabayı sizmi sürüyorsunuz yoksa başkasımı belli olmuyor açıkçası.Oyunda yarış kazandıkça puan kazanarak farklı yarışlara katılmaya hak kazanıyoruz ve illa her yarışı birinci olarak bitirme gibi bir sorumluluğumuz yok, yeter ki yeterli puanı alalım ve bir sonraki yarışta yarışabilelim asıl önemli olan amaç bu oyunda.
Need For Speed serisi dışında başka bir araba oyunu ona rakip olarak şu ana kadar çıkmadı.Gerçi Need for Speed'de Underground ve Most Wanted serisinden sonra büyük bir düşüşe geçti ama yinede araba oyunu denildiğinde akla ilk gelen oyun olduğunu söylemek mümkün.Sonuç olarak illa araba yarışı oyunu deneyecekseniz ben yine Need For Speed'den şaşmayın derim.
14 Temmuz 2012 Cumartesi
Mass Effect 3 İnceleme
Tür:RPG
Platform:Xbox360,PC,PS3
Grafik:100/90
Ses:100/95
Oynanış:100/97
Yapım:Bioware
GENEL:100/98
2012 yılında piyasaya sürülen ve Mass Effect serisinin mükemmel üçlemesinin son oyunu olarak gözüken bu oyunda sonunda gerçek düşmanımız olan Reaperlar ile savaşma şansı buluyoruz.Gerçi buradaki "şans" kelimesi oldukça yanlış oldu belki de bunun yerine "felaket" kelimesi çok daha uygun olabilirdi.
Mass Effect 2'de omega 4 geçidinden geçip intihar görevini başarıyla tamamlayabilmişseniz ilk oyundan beri oynadığınız Shepard'ı bu üçüncü oyundada kullanabiliyorsunuz.Eğer görevi tamamlayamayıp öldüyseniz yeni bir Shepard'a merhaba deyin.Ancak bu sefer Shepard'ları aktarırken ortak bir sorun yaşanmış çoğu kişide,bu sefer karakterinizin fiziki görünüşü aktarılmayabiliyor ama yinede seçimleriniz aktarılıyor.Benim karakterimde aktarılmadı bu yüzden ona oldukça benzeyen yeni bir karakter yapmak durumunda kaldım.Oyunun hemen başında malesef dünya Reaperların istilasına uğruyor.Komutan Anderson dünyada kalıp savaşmayı tercih ediyor ve Shepard'a da galaksiyi Reaperlara karşı örgütlemesini söylüyor.Shepard her ne kadar kalıp savaşmak istesede savaşı gerçekten kazanabilmek için istila altındaki dünyadan ayrılıyor.Ancak Reaperlar sadece dünyayı değil tüm galaksiyi işgal ediyorlar ve tüm ırkların gezegenleri birer birer düşmeye başlıyor ve böyle bir ortam da Shepard hem ırkların kendi arasındaki savaşına son vermeye çalışıyor hemde Reaperlara karşı savaşmaya çalışıyor.Galaksideki diğer ırklarla anlaşmalar yaparak ordu gücümüzü arttırmaya çalışıyoruz ki bu durum önemli çünkü ordu gücümüze göre final savaşında ne kadar hasar aldığımız ya da ne kadar hasar vereceğimiz ortaya çıkıyor.Mass Effect 2'den bildiğimiz Cerberus örgütü ise Reaperları yoketmek yerine onları kontrol ederek onların bilgeliğinden yararlanmayı istiyor ve bizle görüş ayrılığına düşüyor,bu yüzden bir yandan da Cerberus grubu ve Illusive Man ile uğraşmak zorundayız.Yani göründüğü gibi oyunda işimiz hiçte kolay değil ve gidişat da hiç iyi değil.Shepard bu zorlu yolculuğunda kapasitesinin tamamını kullanmak zorunda ve hem dünyayı hem de galaksiyi kurtarmak için elinden gelen her şeyi yapmak zorunda...
İlk oyunda "Sovereign" isimli Reaper'ı öldürmeyi başarıyorduk ve ikinci oyunda ise bir başka Reaper'ı etkisiz hale getiriyorduk.Ancak bu sefer 1-2 tane Reaper değil,binlerce belki daha fazla Reaper döngüyü gerçekleştirmek ve tüm yaşayan gelişmiş canlıları hasat etmek için harekete geçmiş durumdalar.Oyunu oynarken resmen moralim bozuldu ve ilk kez bir oyunda kendimi çaresiz hissettim çünkü ne yaparsam yapayım sonuçta kazanamayacağım bir savaşın içindeydim.İlk oyundan beri sağ tutmayı başardığım karakterim bu son oyunda ölmekten başka bir seçeneği yoktu.Tüm mürettebat ve arkadaşlarım yaptığım savaşlarda birer birer ölmeye başladılar ve galaksi haritasında zaman geçtikçe Reaper sayısı hep artmaya başladı ve hiç azalmadı.Bu oyunda da yine birkaç Reapar öldürmeyi çok zor da olsa başarıyoruz ama yinede bu yeterli değil.Milyonlarca yıldır süren döngü sonunda bizide bulmuş durumda,dünya Reaperların istilasında,diğer gezegen ve ırkların kendi arasında anlaşmazlıklar ve savaş halindeler,Cerberus ortak düşman Reaperları yoketmek yerine onları kontrol etmeyi düşünüyor ve bize karşı düşmanca tavır sergiliyor ve işimizi zorlaştırmak için elinden geleni yapıyor,bizimle savaşıyor ve tüm bunların ortasında biz kendi başımıza tüm bunların bilincinde olarak Reaperlara karşı tüm galaksiyi örgütlemeye ve tüm canlılara umut vermeye çalışıyoruz ama bunu yaparkende moralman yıpranıyoruz.O kadar yardım toplamama ve o kadar kişiyi bir çatı altında toplamama rağmen ve hatta ilk iki oyundaki tüm kahramanlıklarıma rağmen ilk kez bu oyunda oyunu oynarken yenileceğimi hissettim.Sona yaklaştıkça işler iyice kötü gitmeye başladı ve artık konuşmalarda umut vermek yerine umutsuzluğumu dile getirmeye başladım.Bir önceki döngüde yokolan Prothean ırkının tamamlamayı başaramadığı çok güçlü bir silahı onların bilgilerinden yararlanarak başardık ama bu silahı ateşleyebilmek için gerekli katalizöre sahip değildik.Dünya'yı geri almak ve tüm Reaperları yoketmek amacıyla tüm güçlerimizle yola çıktık ve kahramanca çarpıştık.Oyunun sonunda katalizörü nihayet buluyoruz hatta konuşuyoruz bile ve burada oyunun 4 farklı sonundan birini seçebiliyoruz.
Ya tüm Reaperları yokedeceğiz ama bu döngüyü sona erdirmeyecek sadece bu seferlik kurtaracak,ya Reaperları kontrol edeceğiz ama kendi varlığımızdan vazgeçeceğiz,ya organik ve sentetik varlıkları birleştirerek çok gelişmiş üstün bir ırk yaratacağız ve döngüye bir son vereceğiz ya da tüm bunları reddederek katalizöre ateş edebiliriz ki bu durumda savaşı kaybetmeyi resmen kabulleniyoruz.
Tüm bu seçenekler aslında aynı yola çıkıyor ve her ne yaparsak yapalım malesef karakterimiz ölüyor.Ancak filomuzun gücü ve seçimlerimiz bazı arkadaşlarımızın hayatta kalmasını sağlayabilir.Tüm bu seçeneklerden sonra çok popüler bir teori olan "Indoctrination" teorisini bende okudum ve gerçekten de ilgi çekici olduğuna kanaat getirdim.Buna göre oyunun son anlarında yaşadıklarımız ve Shepard'ın seçimleri gerçek değil, hepsi bir halüsinasyonun parçası olmaktan öte değil.Eğer gerçekten Shepard'ın beyni yıkanmışsa (Reaperlar bu güce sahipler) son yapacağımız seçeneklerden en doğrusu "destruction" yani Reaperları yoketmek olacaktır.Ancak ben bu teoriyi bilmeden önce bana göre en mantıklı seçenek olan ve döngüyü sona erdirdiği için "Synthesis" yani birleşim sonunu seçtim,mürettabatımı kurtardım ve en üstün ırkı oluşturarak döngüyü sonsuza kadar sonlandırdım.Bu sonlardan sadece "destruction" sonunda Shepard'ın yaşadığına dair çok ufak bir olgu var ki bence Shepard yaşamıyor,ne yaparsanız yapın tüm sonlarda ölüyor.Destruction sonunda yıkıntılar içinde bir varlık gözüküyor ve "yarım nefes" bile diyemeyeceğim ve hatta "son nefes" diye tabir edebileceğimiz bir nefes sesi duyuyoruz.Bazıları burdan yola çıkarak Shepard yaşıyor diyorlar ki bence kesinlikle öldü.
Reaperlar kadar güçlü bir düşmanla daha önce hiçbir oyunda savaşmamıştım ve sanırım ilk kez de bir oyunda kötü sonla karşı karşıya geldim.Ancak bu kötü son kaçınılmaz ne yaparsak yapalım karakterimiz ölüyor.Aslında yapacağınız final seçimine göre siz belki oyunu iyi sonla bitirdiğinizi düşünebilirsiniz,sonuçta döngüyü durdurmak ya da Reaperları yoketmek elinizde ama kendinizi kurtaramıyorsunuz ve ben eğer benim karakterim yaşamıyorsa bu oyunu ve savaşı kaybetmiş olarak görüyorum kendimi.Efsane bir seri olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ancak sonlardan en azından birinde karakterimizin yaşamasına izin vermeleri gerekliydi diye düşünüyorum.Ayrıca oyundaki seslendirmeler ve müzikler tek kelimeyle şaheserdi.Özellikle finalde çalan müzik beni benden aldı desem yeridir ve karakterimi bu duygu dolu müzikte kaybetmek gözümden yaş getirmeyi başardı. Sonuçta mükemmel bir oyundu ve herkesin oynamasını kesinlikle tavsiye ederim.
Platform:Xbox360,PC,PS3
Grafik:100/90
Ses:100/95
Oynanış:100/97
Yapım:Bioware
GENEL:100/98
2012 yılında piyasaya sürülen ve Mass Effect serisinin mükemmel üçlemesinin son oyunu olarak gözüken bu oyunda sonunda gerçek düşmanımız olan Reaperlar ile savaşma şansı buluyoruz.Gerçi buradaki "şans" kelimesi oldukça yanlış oldu belki de bunun yerine "felaket" kelimesi çok daha uygun olabilirdi.
Mass Effect 2'de omega 4 geçidinden geçip intihar görevini başarıyla tamamlayabilmişseniz ilk oyundan beri oynadığınız Shepard'ı bu üçüncü oyundada kullanabiliyorsunuz.Eğer görevi tamamlayamayıp öldüyseniz yeni bir Shepard'a merhaba deyin.Ancak bu sefer Shepard'ları aktarırken ortak bir sorun yaşanmış çoğu kişide,bu sefer karakterinizin fiziki görünüşü aktarılmayabiliyor ama yinede seçimleriniz aktarılıyor.Benim karakterimde aktarılmadı bu yüzden ona oldukça benzeyen yeni bir karakter yapmak durumunda kaldım.Oyunun hemen başında malesef dünya Reaperların istilasına uğruyor.Komutan Anderson dünyada kalıp savaşmayı tercih ediyor ve Shepard'a da galaksiyi Reaperlara karşı örgütlemesini söylüyor.Shepard her ne kadar kalıp savaşmak istesede savaşı gerçekten kazanabilmek için istila altındaki dünyadan ayrılıyor.Ancak Reaperlar sadece dünyayı değil tüm galaksiyi işgal ediyorlar ve tüm ırkların gezegenleri birer birer düşmeye başlıyor ve böyle bir ortam da Shepard hem ırkların kendi arasındaki savaşına son vermeye çalışıyor hemde Reaperlara karşı savaşmaya çalışıyor.Galaksideki diğer ırklarla anlaşmalar yaparak ordu gücümüzü arttırmaya çalışıyoruz ki bu durum önemli çünkü ordu gücümüze göre final savaşında ne kadar hasar aldığımız ya da ne kadar hasar vereceğimiz ortaya çıkıyor.Mass Effect 2'den bildiğimiz Cerberus örgütü ise Reaperları yoketmek yerine onları kontrol ederek onların bilgeliğinden yararlanmayı istiyor ve bizle görüş ayrılığına düşüyor,bu yüzden bir yandan da Cerberus grubu ve Illusive Man ile uğraşmak zorundayız.Yani göründüğü gibi oyunda işimiz hiçte kolay değil ve gidişat da hiç iyi değil.Shepard bu zorlu yolculuğunda kapasitesinin tamamını kullanmak zorunda ve hem dünyayı hem de galaksiyi kurtarmak için elinden gelen her şeyi yapmak zorunda...
İlk oyunda "Sovereign" isimli Reaper'ı öldürmeyi başarıyorduk ve ikinci oyunda ise bir başka Reaper'ı etkisiz hale getiriyorduk.Ancak bu sefer 1-2 tane Reaper değil,binlerce belki daha fazla Reaper döngüyü gerçekleştirmek ve tüm yaşayan gelişmiş canlıları hasat etmek için harekete geçmiş durumdalar.Oyunu oynarken resmen moralim bozuldu ve ilk kez bir oyunda kendimi çaresiz hissettim çünkü ne yaparsam yapayım sonuçta kazanamayacağım bir savaşın içindeydim.İlk oyundan beri sağ tutmayı başardığım karakterim bu son oyunda ölmekten başka bir seçeneği yoktu.Tüm mürettebat ve arkadaşlarım yaptığım savaşlarda birer birer ölmeye başladılar ve galaksi haritasında zaman geçtikçe Reaper sayısı hep artmaya başladı ve hiç azalmadı.Bu oyunda da yine birkaç Reapar öldürmeyi çok zor da olsa başarıyoruz ama yinede bu yeterli değil.Milyonlarca yıldır süren döngü sonunda bizide bulmuş durumda,dünya Reaperların istilasında,diğer gezegen ve ırkların kendi arasında anlaşmazlıklar ve savaş halindeler,Cerberus ortak düşman Reaperları yoketmek yerine onları kontrol etmeyi düşünüyor ve bize karşı düşmanca tavır sergiliyor ve işimizi zorlaştırmak için elinden geleni yapıyor,bizimle savaşıyor ve tüm bunların ortasında biz kendi başımıza tüm bunların bilincinde olarak Reaperlara karşı tüm galaksiyi örgütlemeye ve tüm canlılara umut vermeye çalışıyoruz ama bunu yaparkende moralman yıpranıyoruz.O kadar yardım toplamama ve o kadar kişiyi bir çatı altında toplamama rağmen ve hatta ilk iki oyundaki tüm kahramanlıklarıma rağmen ilk kez bu oyunda oyunu oynarken yenileceğimi hissettim.Sona yaklaştıkça işler iyice kötü gitmeye başladı ve artık konuşmalarda umut vermek yerine umutsuzluğumu dile getirmeye başladım.Bir önceki döngüde yokolan Prothean ırkının tamamlamayı başaramadığı çok güçlü bir silahı onların bilgilerinden yararlanarak başardık ama bu silahı ateşleyebilmek için gerekli katalizöre sahip değildik.Dünya'yı geri almak ve tüm Reaperları yoketmek amacıyla tüm güçlerimizle yola çıktık ve kahramanca çarpıştık.Oyunun sonunda katalizörü nihayet buluyoruz hatta konuşuyoruz bile ve burada oyunun 4 farklı sonundan birini seçebiliyoruz.
Ya tüm Reaperları yokedeceğiz ama bu döngüyü sona erdirmeyecek sadece bu seferlik kurtaracak,ya Reaperları kontrol edeceğiz ama kendi varlığımızdan vazgeçeceğiz,ya organik ve sentetik varlıkları birleştirerek çok gelişmiş üstün bir ırk yaratacağız ve döngüye bir son vereceğiz ya da tüm bunları reddederek katalizöre ateş edebiliriz ki bu durumda savaşı kaybetmeyi resmen kabulleniyoruz.
Tüm bu seçenekler aslında aynı yola çıkıyor ve her ne yaparsak yapalım malesef karakterimiz ölüyor.Ancak filomuzun gücü ve seçimlerimiz bazı arkadaşlarımızın hayatta kalmasını sağlayabilir.Tüm bu seçeneklerden sonra çok popüler bir teori olan "Indoctrination" teorisini bende okudum ve gerçekten de ilgi çekici olduğuna kanaat getirdim.Buna göre oyunun son anlarında yaşadıklarımız ve Shepard'ın seçimleri gerçek değil, hepsi bir halüsinasyonun parçası olmaktan öte değil.Eğer gerçekten Shepard'ın beyni yıkanmışsa (Reaperlar bu güce sahipler) son yapacağımız seçeneklerden en doğrusu "destruction" yani Reaperları yoketmek olacaktır.Ancak ben bu teoriyi bilmeden önce bana göre en mantıklı seçenek olan ve döngüyü sona erdirdiği için "Synthesis" yani birleşim sonunu seçtim,mürettabatımı kurtardım ve en üstün ırkı oluşturarak döngüyü sonsuza kadar sonlandırdım.Bu sonlardan sadece "destruction" sonunda Shepard'ın yaşadığına dair çok ufak bir olgu var ki bence Shepard yaşamıyor,ne yaparsanız yapın tüm sonlarda ölüyor.Destruction sonunda yıkıntılar içinde bir varlık gözüküyor ve "yarım nefes" bile diyemeyeceğim ve hatta "son nefes" diye tabir edebileceğimiz bir nefes sesi duyuyoruz.Bazıları burdan yola çıkarak Shepard yaşıyor diyorlar ki bence kesinlikle öldü.
Reaperlar kadar güçlü bir düşmanla daha önce hiçbir oyunda savaşmamıştım ve sanırım ilk kez de bir oyunda kötü sonla karşı karşıya geldim.Ancak bu kötü son kaçınılmaz ne yaparsak yapalım karakterimiz ölüyor.Aslında yapacağınız final seçimine göre siz belki oyunu iyi sonla bitirdiğinizi düşünebilirsiniz,sonuçta döngüyü durdurmak ya da Reaperları yoketmek elinizde ama kendinizi kurtaramıyorsunuz ve ben eğer benim karakterim yaşamıyorsa bu oyunu ve savaşı kaybetmiş olarak görüyorum kendimi.Efsane bir seri olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ancak sonlardan en azından birinde karakterimizin yaşamasına izin vermeleri gerekliydi diye düşünüyorum.Ayrıca oyundaki seslendirmeler ve müzikler tek kelimeyle şaheserdi.Özellikle finalde çalan müzik beni benden aldı desem yeridir ve karakterimi bu duygu dolu müzikte kaybetmek gözümden yaş getirmeyi başardı. Sonuçta mükemmel bir oyundu ve herkesin oynamasını kesinlikle tavsiye ederim.
Pokemon HeartGold İnceleme
Tür:RPG
Platform:Nintendo DS
Grafik:100/-
Ses:100/-
Oynanış:100/-
Yapım:Game Freak - Nintendo
GENEL:100/80
Pokemon Heartgold ya da Pokemon Soul Silver oyunları aynı jenerasyonun oyunları olup sadece bazı ufak tefek farklılıklar içeriyor.Aslında tüm pokemon oyunları birbirine benziyor desekte yanlış olmaz herhalde.Heartgold oyununda da yine farklı liderlerden rozetleri toplayarak pokemon ligine katılmaya çalışıyoruz ve roket takımının geri dönüşüne tanık oluyoruz.Ancak oynanabilirlik açısından bazı yenilikler getirilmiş durumda ve bunların başında da telefon özelliliği geliyor.Artık birinden haber almak için bir telefonunuz var ve kendinizde aynı şekilde arama yapabiliyorsunuz.Pokemon Heartgold'un maskotu Ho-oh pokemonunu oyunun sonuna doğru sahip olduğunuz "master ball" ile yakalama şansınız var ki bu pokemonu yakalarsanız pokemon liginde işiniz oldukça kolaylaşıyor.Genel olarak yine güzel bir pokemon oyunu olduğunu söyleyebilirim.
Platform:Nintendo DS
Grafik:100/-
Ses:100/-
Oynanış:100/-
Yapım:Game Freak - Nintendo
GENEL:100/80
Pokemon Heartgold ya da Pokemon Soul Silver oyunları aynı jenerasyonun oyunları olup sadece bazı ufak tefek farklılıklar içeriyor.Aslında tüm pokemon oyunları birbirine benziyor desekte yanlış olmaz herhalde.Heartgold oyununda da yine farklı liderlerden rozetleri toplayarak pokemon ligine katılmaya çalışıyoruz ve roket takımının geri dönüşüne tanık oluyoruz.Ancak oynanabilirlik açısından bazı yenilikler getirilmiş durumda ve bunların başında da telefon özelliliği geliyor.Artık birinden haber almak için bir telefonunuz var ve kendinizde aynı şekilde arama yapabiliyorsunuz.Pokemon Heartgold'un maskotu Ho-oh pokemonunu oyunun sonuna doğru sahip olduğunuz "master ball" ile yakalama şansınız var ki bu pokemonu yakalarsanız pokemon liginde işiniz oldukça kolaylaşıyor.Genel olarak yine güzel bir pokemon oyunu olduğunu söyleyebilirim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)